İlke yönünden değerlendirme
Bir metnin ekonomik ya da finansal program olabilmesi için bir takım hedeflerinin olması ve o hedeflere ulaşılabilmesi için o dönem içinde neler yapılacağının rakamlara, oranlara dayanarak açıklanması gerekir. Bu anlamda mesela bütçe tipik bir programdır. Yılsonunda varılacak bir gider ve gelir toplamı ve bir açık (ya da fazla) hedefi vardır. Giderlerin her bir harcamacı idareye paylaştırılmış ödenekleri, gelirlerin her bir vergi ya da diğer gelir kaleminden ne kadar geleceğinin dökümleri vardır. Açık verilecekse onun ne şekilde karşılanacağı en baştan bellidir. Ve her ay sonunda ne kadar gider yapıldığı, ne kadar gelir toplandığı ne kadar açık ya da fazla verildiği ortaya çıkar, yayınlanır. Eğer hedeften sapmalar ortaya çıkmışsa önlemler alınır. Türkiye’de son yıllarda yaşanan bütün bozulmalara karşın bütçe hala program anlamında tek metindir.
Açıklanan OVP böyle bir şey değil. Mesela yılsonu enflasyonu ya da büyümesi için bir hedef konuyor ama bu hedeflere nasıl, ne yapılarak, sapma olursa ne önlemler alınarak yürüneceğine dair hiçbir somut şey yok. “Gerekli tasarruf önlemleri alınarak” denilmesi bir önlem değildir. Tıpkı bütçede olduğu gibi hangi araçların her ay hangi dozda kullanılacağı açıklanmalıdır ki bir program olsun. “Enflasyonda hedefimiz yüzde 20’dir, bu hedefe ulaşmak için sıkı para ve maliye politikası önlemleri uygulayacağız” dediğiniz zaman bu bir program olmuyor. Yüzde 20 hedefine ulaşmak için mesela faizi, zorunlu karşılıkları, vergileri ilk üç ayda nasıl yöneteceğinizi, Kamu harcamalarında özellikle en üst düzey yönetim kademelerinde görülen israfı nasıl önleyeceğinizi, sonraki üç ayda ne yapacağınızı tek tek açıklarsanız o zaman program olur.
OVP’de reform olarak öngörülen yedi konu yer alıyor: (1) Makroekonomik ve finansal istikrarın kalıcı hale getirilmesi (ortada bir istikrar yok ki kalıcı hale getirilsin. Önce istikrarı sağlamak için ne yapılacak onları anlatmak gerekir.) (2) Kamu mali reformlarının hayata geçirilmesi (hangi kamu mali reformları? Mesela en üst düzey yöneticilerin harcama israfı mı azaltılacak?) (3) Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitesinin genişletilmesi (yıllardır aynı hedef yazılır ama hiçbir adım atılmaz, bu söylem süsten öteye gitmez.) (4) Yeşil dijital ekonomiye geçişe yönelik teknolojik dönüşümün sağlanması (ne yapılacak da bu sağlanacak, hangi adımlar hangi zaman dilimlerinde atılacak hiçbiri belli değil.) (5) Beşeri sermayenin güçlendirilmesi ve işgücü piyasasının etkinleştirilmesi (bu eğitim sistemiyle beşeri sermaye güçlendirilemez.) (6) İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine devam edilmesi (bu ortamın iyileştirilmesi için enflasyonun düşürülmesi ve piyasalara karışılmaması gerekir, oysa piyasalara müdahale her geçen gün artıyor.) (7) Ekonomide kayıt dışılığın azaltılması (bunun yapılabilmesi için iki şey gerekli a. Hukukun üstünlüğünün sağlanması, b. servet beyanının geri getirilmesi. Bu ikisi de bu iktidarla imkân dışında görünüyor.)
Bir şeyleri hedeflemek program yapmanın ilk adımıdır ama o hedeflere nasıl, ne yaparak, neler uygulayarak, neleri önleyerek varacağınızı açıklamazsanız ve periyodik bir gelişim takvimi yapmazsanız bu yaptığınız program değil temenniler manzumesi olur. O nedenle de bu haliyle OVP’nin adındaki program ifadesi gerçeği yansıtmıyor. Bunun adının Orta Vadeli Temenniler olarak değiştirilmesi doğru olur.
Tahminler yönünden değerlendirme
Aslında böyle bir programı tahminleri açısından değerlendirmek ne kadar doğru bir çaba bilmiyorum ama adet olmuş değerlendirelim.
2025 yılından ötesini değerlendirmek iyice anlamsız olacağı için 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin tahminleri değerlendirelim.
2024 yılı büyümesi yüzde 3,5 olarak tahmin edilmiş. Ben bunun gerçekçi olmadığını düşünüyorum. İlk çeyrekte yüzde 5,3 büyüyen ekonomi ikici çeyrekte yüzde 2,5 büyüdü. Üçüncü çeyrekte talepteki düşüş daha hızlı, ayrıca sanayi üretimi, kapasite kullanımı da düşüyor. Dolayısıyla üçüncü çeyreğin büyümesinin sıfıra yakın hatta eksi çıkma olasılığı oldukça yüksek. Eğer hükümet, büyümedeki düşüşten korkarak enflasyonla mücadeleyi ikinci plana bırakıp ekonomiyi canlandırmaya dönmezse dördüncü çeyrek büyümesi eksi gelebilir. Bu durumda büyüme yüzde 1 – 1,5 arasında bir yerlerde kalır. Buna karşılık yüzde 41,5’luk enflasyon tahmini gerçekçi bir tahmin. Tabii bunun gerçekleşmesi için büyümedeki düşüşten tedirgin olarak genişleyici adımlar atılmaması gerekiyor.
2025 büyümesi yüzde 4 olarak tahmin edilmiş. Enflasyonun da 2025’de yüzde 17,5’e düşeceği tahmini var. Yani enflasyon 2024’deki yüzde 41,5’ten yüzde 17,5’e gerileyecek ama büyüme de yüzde 3,5’den (ki bunun çok iyimser bir oran olduğuna değinmiştim) yüzde 4’e yükselecek. Böyle bir mucizenin bir tek itici gücü olabilir: Yapısal reformları yaparak toplumun gelecek beklentisini olumlu hale getirmek. Yukarıda değindiğim reform adı altında toplanmış olan konuların hiçbirinin toplumun geleceğe ilişkin beklentilerini olumlu hale getirecek hukukun üstünlüğü, demokrasiye dönülmesi, eğitimde bilimin öne çıkarılması gibi gerçek yapısal reformlarla uzaktan yakından ilgisi yok. Bu durumda hem enflasyon hızla düşecek hem de büyüme yükselecek diye beklemek tamamen bir dilek ve temenni maddesi haline dönüşür.
2024 yılında beklenen kişi başına gelir 15.551 dolar olarak tahmin ediliyor. 2023 yılında kişi başına gelir 12.875 dolardı. GSYH yüzde 3,5 büyüyecek diye tahmin edilirken kişi başına gelir yüzde 21 büyüyor. Bu nasıl oluyor derseniz burada kur illüzyonu devreye giriyor. GSYH, bildiğiniz gibi Türk Lirasıyla ve cari fiyatlarla hesaplanıyor sonra yıllık ortalama kurla dolara çevriliyor. Dolar kuru ne kadar düşükse dolar cinsinden GSYH ve kişi başına gelir o kadar yüksek çıkıyor. 2025’de aynı mantıkla kişi başına gelir 17.028 dolara yükseliyor. Buna karşılık 2025’de enflasyonun düşeceği ve kurun da biraz daha yükseleceği tahmin edildiği için kişi başına gelir artışı 2024’deki gibi yüzde 21 değil yüzde 9 dolayında olacak şekilde yazılmış.
İşsizlik oranı 2024 yılı için yüzde 9,3, 2025 yılı için de yüzde 9,6 olarak tahmin ediliyor. 2024 yılında eldeki açıklanmış son veri olarak Haziran ayı itibarıyla yüzde 9,2 oranında bir işsizlik oranımız var. Bunun dışında Türkiye’nin asıl işsizlik oranını gösteren geniş işsizlik oranı da yüzde 29,2. Eğer 2024 yılını yüzde 9,3 ile bitirirsek bence bunu başarı olarak kabul etmek lazım. Ama sanırım son çeyrekte bu oran yüzde 9,5 dolayına tırmanacak.
Cari açığın 2024’de yüzde 1,7 dolayında olacağı tahmini gerçekçi. Tabii bu gerilemede altın ithalatına getirilen kısıtlama da etkili. 2025 yılında cari açığın büyümedeki artışa paralel olarak biraz artacağı ve yüzde 2 dolayına geleceği tahmin ediliyor. Cari açık tahminleri aslında programın en tutarlı kısmı diyebiliriz.
2024 yılı bütçe dengesi, başlangıç dengesine göre daha olumlu bir durumu yansıtıyor. Başlangıç bütçesinde 2.652 milyar lira bütçe açığı ve 1.398 milyar lira faiz dışı açık öngörülmüşken OVP’de bunlar sırasıyla 2.149 milyar 851 milyon lira olarak revize edilmiş bulunuyor. Deprem etkisiyle büyümüş olan bütçe açığının yıl içinde bir miktar denetim altına alınmış olması olumlu bir gelişme kuşkusuz. 2025 yılında bütçe açığının 2 trilyon liranın altına düşmesi ve 19 milyar lira faiz dışı fazla yaratılması öngörülüyor. Bu, 2025 yılında vergilerde ciddi artışlar olacağının ve ücretlerin sıkı bir denetim altında baskılanacağının da işareti gibi görünüyor.
Genel Değerlendirme
OVP 2025 – 2027, tabloları ve ekleri de dâhil olarak 100 sayfalık bir metin. Metinde hedefler ortaya konulduktan sonra bu hedeflere varılması için yapılması gerekenler atılması gereken adımlar sıralanıyor. Ama bunları nasıl, ne zaman yapılacağı, kimin bunları denetleyeceği bunlar yerine getirilmezse ne olacağı gösterilmiyor. Ayrıca yapılacaklarla ilgili somut veriler de yok. Yani “şu adım atıldıktan sonra o alandaki durumun şöyle olması bekleniyor ve ardından sonraki adımın şu tarihte atılması gerekiyor” gibi bir öngörü, yönlendirme yer almıyor. Beğeniriz, beğenmeyiz birçok yönden eleştiririz ama mesela IMF programları her üç ayda bir en azından temel göstergelerde nereye gelinmesi gerektiğini öngörür. O nedenle IMF programını bir program olarak kabul edilir. Yukarıda değindiğimiz gibi bizim bütçe de (son yıllardaki bütün bozulmalara karşın) böyle bir programdır. Her ay nereye varıldığı, ne durumda olunduğu ortaya çıkar.
Özetle söylemek gerekirse OVP 2025 – 2027, önceki OVP’lerde olduğu gibi bir dilek ve temenniler metni olarak karşımızda duruyor.