CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “dış politikada birlik beraberlik” yolunu izleyeceklerini söyleyince kafalarda soru işaretleri oluştu. Gerçekten CHP, bugünkü iktidarın izlediği dış politikayı onaylıyor mu veya bundan sonra onaylamaya devam edecek mi? Parti lideri olarak iddialı çıkışlarına tanıklık ettiğimiz Özgür Özel’in dış politikada, iktidarın çizdiği sınırlara bağımlı kalması herhalde pek beklenemez. Ancak kendisinin dış politikayı iç politikaya göre daha az karmaşık bulduğu ve dış politika alanında farklı partilerin uzlaşmasının daha kolay gerçekleşebileceğini hesapladığı anlaşılıyor. Onun bu yaklaşımının ise biraz fazla iyimser olduğu söylenebilir.
Kılıçdaroğlu ve sonrası
Kılıçdaroğlu döneminde muhalefet, Türkiye’nin Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında taraf tutmasını doğru bulmadığını belirtti. Türkiye, pek alışık olmadığımız şekilde askeri operasyonlara da katılınca CHP sözcüsü emekli diplomat Ünal Çeviköz eleştiren bir açıklama yaptı. Keza Suriye, Libya siyasetleri de benzer şekilde aynı CHP sözcüsü tarafından doğru bulunmayınca iktidar çevrelerinden gelen eleştirinin dozu arttı. CHP’nin böyle bir karşı çıkışı kaldıramayacağı görüldü. Çeviköz, değerli ve birikimli bir diplomat olarak tasfiye edildi.
Özgür Özel döneminde iktidarla birlikte dış politika arayışları sürerken başka bir kriz patladı. Bu kez emekli diplomat CHP milletvekili Namık Tan, bir emekli general tarafından oluşturulan “Mavi Vatan” projesi olarak formüle edilen teze karşı çıktı. Ağır bir tepkiyle karşılaştı. Parti yönetimi Tan’a arka çıkamadı, alttan aldı. Milliyetçilik rüzgarına kapıldı.
Namık Tan, Ünal Çeviköz, Serbestiyet’te yazılarını okuduğumuz Selim Kuneralp ve Yalım Eralp… Bu isimler, ülkemizin önemli diplomatları olarak, dış politikaya eleştirel bakıyor. “Daha fazla özgürlük”, “Daha fazla şeffaflık” diyorlar.
Dış politika üzerinden gidersek, uzlaşma arayışları ışığında CHP ile AK Parti arasındaki temas ve ilişki yeni boyutlar kazanabilir mi? Türkiye, yeni bir viraja geldi. 22 yıllık bir iktidar döneminin birikimiyle yaptıkları ve yapamadıkları üzerinden yeni bir arayış içine girmiş bulunuyor. Yerel seçimlerin etkileri ne gibi sonuçlar verecek? Bu dönemden nasıl çıkılacak? Hepsi henüz netleşmemiş sorular. Temel kriter ne olacak? Özgürlük ve demokrasi mi? Yoksa milliyetçi hamasetle ve kahramanlık destanlarıyla süslenmiş içe kapanmacılık mı?