Kılıçdaroğlu düğmeye bastı

Yaz sıcağına rağmen şu sıralarda en hareketli parti yine CHP... Birinci parti çıkması da durumu değiştirmedi. Hem seçimi kazanan ekip kendi içinde kavgalı hem de Demokles'in kılıcı misali seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi onların peşini bırakmıyor. Hatta açık savaşa dönüşen bir durum var ve savaşın düğmesine de bizzat Kılıçdaroğlu bastı... Önce çiçeği burnunda CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "normalleşme" siyasetine, "Sarayla müzakere değil mücadele edilir" diye meydan okudu.

Bu sert çıkış bir anlık öfke diye yorumlansa da öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Kılıçdaroğlu sonra sokağa indi ve sanki CHP genel başkanlığını sürdürüyormuş gibi esnaf ziyaretlerine başladı. Birkaç şehri, yanında Bülent Kuşoğlu, bir dönem "Baykal'ın Prensi" diye anılan Prof. Dr. Metin Lütfü Baydar ve gazeteci-milletvekili Metin Işık'la birlikte gezdi.

Bugün geldiğimiz noktada bu çaba, hem tabanı motive eden yeni bir "harekete" dönüştü hem de siyasi söylemleri bir o kadar sertleşti. Öyle ki birkaç gün önce Kılıçdaroğlu İzmir'de Özgür Özel'in normalleşme siyasetini bir kez daha diline doladı ve sert bir çıkış yaptı: "Sarayda oturanların elini sıkmayacağız, mücadele edeceğiz. Demokrasi lütuf ile verilmez. Demokrasi kararlı mücadeleyle olur."

Böylece Kılıçdaroğlu "hançerci" diye suçladığı İmamoğlu'nu değil, direkt Özel'i hedefe koymuştu. Gerçi o hâlâ, "Niye üstüme alınayım" deyip geçiştirmeye çalışsa da şu ağır iğnelemeyiyapmaktan da geri durmadı: "CHP artık iktidar partisidir halkın gözünde. Birinci partiye yakışacak işleri biz yapacağız. Kemal Bey hiçbir zaman birinci partinin lideri değildi. Çok istedi ama olmadı."

Artık kılıçlar çekilmişti. Kılıçdaroğlu sert bir kavgaya başladığının ve dönüştürmeye çalıştığı CHP'yi öyle kolay kolay "hazırcılara" teslim etmeyeceğinin işaretini veriyordu.

'BAŞLIYORUZ...'

Kılıçdaroğlu'nun bu çabası doğal olarak kendisiyle birlikte kaybedenleri de harekete geçirdi. Arkada kurultayı kaybeden 60'a yakın milletvekili, 500'ü aşkın delege, binlerce parti üyesi ve hayal kırıklığı yaşayan Alevi sosyolojisi vardı.

Bugünlerde bu yapı başta İstanbul CHP olmak üzere birçok kentte de harekete geçmiş durumda. Aralarında eski Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ve Ali Kılıç gibi çok sayıda siyasi aktör İstanbul'da geniş toplantılar düzenliyor ve siyasi tartışma yapıyor. Süreci götüren isimlerin başında da Kılıçdaroğlu'nun son danışmanlarından genç siyasetçi Mehmet Ali Yüksel var. Yüksel, sosyal medyadan harekete geçtiklerini "Başlıyoruz..." diye duyurmuştu.

Bu tablo ister istemez şu soruyu sorduruyor: "Kılıçdaroğlu ve ekibi ne yapmaya çalışıyor? Yeni bir parti mi kuracaklar yoksa CHP'yi yeniden almak için eylüldeki Tüzük Kurultay'ına mı hazırlanıyorlar?"

Adı geçen isimlerin veya arka plandaki siyasi aktörlerin hiçbiri yeni bir parti fikrine sıcak bakmıyor. Ancak onlara rağmen kulislerde ısrarla yeni bir partinin kurulacağı da söyleniyor.

Peki yerel seçimlerden birinci çıkmış bir CHP'yi, 13 yıl boyunca yöneten ve bir yerel seçim hariç hiçbirini kazanmayan bir ekip CHP'yi tekrar kazanabilir mi?

Sürecin içinde yer alan birçok kişiyle konuştum. Tecrübeli bir siyasetçi, ortak yaklaşımlarını şöyle özetledi:

"Tabii ki kazanabilir ama tek mesele kazanmak değil. Her yolmübah diye kazanmaktansa kazanmamak daha iyidir. CHP yerel seçimlerden birinci çıktı ama ilkelerini ve değerlerini de yerle bir etti. Hiçbir parti kirlenerek, ahlaki değerlerini yerle bir ederek siyaset yapamaz. Biz bunun mücadelesini vereceğiz ve susmayacağız..."