Amerika’da bir kelebek kanatlarını çırpsa rüzgarı buraya kadar geliyor. Son zamanlarda gelişen iletişim teknolojilerinin etkisiyle giderek küçülen dünyamızın gerçeği bu. Ancak ABD’nin mevcut küresel düzenin merkezindeki güç olması bu ülkede olup biten siyasi gelişmeleri hepimiz için önemli hale getiren asıl sebep.
Ne var ki dışardan ve uzaktan bakıldığında bir ülkenin içindeki ayrışmaların hangi toplumsal eğilimlere dayandığını anlamak kolay değil. ABD özelinde cumhuriyetçi seçmenle demokratların dünya görüşü farklılıkları bile bizim için pek net değilken bu partilerin kendi içlerindeki farklı eğilimleri değerlendirebilmek iyice zor.
Görevdeki ABD Başkanı Biden’ın adaylıktan çekilmesi hadisesi de uzaktan ve dışardan bakınca görülenden epeyce farklı bir mahiyet taşıyor.
Bu yüzden adaylıktan çekilen Biden’ın çekilme kararıyla beraber Kamala Harris’in adaylığına desteğini açıklamasının sebebini biz anlayamıyoruz. Çünkü Demokrat Parti camiasında Biden’a yönelik sürdürülen “çekil” baskısı Trump karşısında seçilme şansının olmadığı gerekçesine dayanıyordu. Ancak yaşlı başkan bu baskılara hiç kulak asmadı. Ta ki Trump’a düzenlenen suikaste kadar.
Suikast olayından sonra Trump’ın kazandığı siyasi enerji Biden’ın seçimi kazanma şansını hemen hemen ortadan kaldırdı. Adaylıktan çekilmek dışında seçeneği kalmadı. Eski Başkan Obama ile Demokrat Partinin en güçlü figürlerinden Pelosi tarafından sürdürülen “aday değişikliği” kampanyası sonuç vermiş oldu. Lakin seçilme şansı olmadığı için adaylıktan çekilen Başkan’ın yerine yine seçilme şansı görülmeyen bir başka adayın getirilmesi bizim gibi oyunu dışarıdan seyredenler için anlaşılması zor bir durum.
Biden’ın çekilirken yaptığı destek açıklamasıyla bir anlamda “kendi yerine aday gösterdiği” Kamala Harris üzerinde Demokrat Parti’de mutabakat olduğu söyleniyor. Ancak görev onayı en düşük Başkan Yardımcısı olmasına dikkat çekilen Harris’in “Biden’ın yerine kim geçsin” temalı anketlerde de Trump’ı yenebilecek aday olarak görülmediği ortaya çıkmıştı. O anketlerde hep açık ara birinci sırada yer alan isim eski first lady Michelle Obama’ydı.
Rasmussen Reports’un şubat ayında yayımladığı araştırmaya göre Demokrat seçmenin yüzde 46’sı “Biden’dan daha iyisini bulamayız” derken, yüzde 15 Michelle Obama, yüzde 10 Kamala Harris, yüzde 9 Hillary Clinton isimlerini vermişti. Ancak burada iki husus önemli. Biri Michelle Obama’nın adaylık arzusunun olmadığını açıklamış olmasına rağmen bu sonuçların çıkması. İkincisi, araştırmanın yapıldığı sırada henüz Biden-Trump münazarasının ve Başkan’a desteğini eriten gafların ortada olmaması.
Son olarak birkaç hafta önce Reuters/Ipsos tarafından yapılan bir kamuoyu araştırması Michelle Obama’nın Trump’a karşı kazanabilecek tek isim olduğunu ve yüzde 39’a karşı yüzde 50 destek aldığını ortaya koydu. Bu ankette Kamala Harris’in alabildiği oy oranı ise yüzde 42.
Peki, aday olması durumunda Trump’ı yeneceği belli olan biri dururken şansı Biden’dan daha iyi olmayan Harris niye aday yapılıyor?
Bunun birkaç sebebi birden var. İlki Michelle Obama’nın adaylığı düşünmediğini ve siyasete girme arzusunun olmadığını birkaç defa açıkça ifade etmesi. Kimileri eski “first lady”nin kamuoyu baskısıyla fikrini değiştirebileceğini varsayıyor, kimileri yapılan açıklamaları taktik olarak görüyor. Ancak böyle bir imkan ve ihtimal varsa bile mevcut Başkanın çekilirken yardımcısını işaret etmesiyle bu seçeneğin büyük ölçüde ortadan kalktığı görülüyor. Zaten Obama taraftarlarının isteği Biden’in yerini eski “first lady”ye bırakarak çekilmesiydi.
Bu olmadı. Çünkü aslında Biden ile Obama Demokrat Parti içindeki farklı anlayışların ve buna bağlı farklı hiziplerin temsilcisi durumunda. Biden’ın ardından Hillary Clinton’ın da derhal Kamala’ya destek açıklaması yapmış olması boşuna değildi. Hatta şu bile söylenebilir: Biden ekibi açısından Başkanlığı Trump’ın kazanmasıyla Obama’nın kazanması arasında fazlaca bir fark olmayabilir.
Bu bakımdan, adaylıktan çekildiğini açıklamış olan Biden da aslında çekilmiş sayılmaz.
Demek ki Washington’da olup bitenlere dışardan ve uzaktan bakıldığında görülemeyen küçük detaylar var bize anlaşılmaz gibi gelen birtakım olayları gayet anlaşılır kılan…