Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransa Büyükelçiliği'ne bağlı, biri Ankara’da, diğeri İstanbul’da iki okul vardır. Yuvadan lise sona kadar eğitim verirler. İyi okullardır. Bundan böyle söz konusu okullara T.C. vatandaşları gidemeyecekmiş. İki gün önce okudum bir yerde. Konu beni ilgilendirdiği için merak ettim, bulabildiğim diğer haberleri, yazıları okudum. Milli Eğitim Bakanımızın sosyal medyada görsel olarak dolaşan tarihsiz açıklamasını da baktım. (Sayın bakanımızın boyunbağı yoktu. Herhalde hafta sonu açıklaması...)

Konuyu ancak basına yansıyan boyutlarıyla değerlendirmeye çalışabilirim. İlk izlenimim, ortada çözülmeyecek kadar güç ve önemli bir sorun olmadığı yönündedir. Ancak, galiba bizim taraf, bize özgü şekilde sinirlenip, “yetti gayri!” demiş, notayı çakmış... Sağlık olsun!

Ben söz konusu okulları severim. Bizim gibi meslek gereği gezgin olanların çocuklarının eğitimi için çok iyi bir olanaktır. Dünyanın hemen her yerinde bulursunuz bu okulları. Bu tür okulların sadece Fransa’nın eski sömürgelerinde bulunduğu şeklinde kamuda yanlış izlenim yaratılmaması gerekir. Ben Belçika’yı, İsviçre’yi, Meksika’yı biliyorum. Diğer gezgin meslektaşlarımdan New York’ta, Londra’da bile bu tür Fransız okullarının bulunduğunu öğrendim. Çocuk, annesinin babasının mesleği nedeniyle ülke değiştirir ama gittiği okul hep aynıdır. Aynı dersler, aynı ders kitapları, aynı sınavlar... Bu da yetişim açısından çocuğa istikrar sağlar. Okullar paralıdır, ama Türkiye dahil, ücretler özel okullara oranla düşüktür. Bu okulları bitirince Fransa’daki üniversitelere girebilirsiniz. Fransa’da üniversiteler parasızdır denebilir, giriş sınavı yoktur ama eğitim iyidir. Derslerine çalışamayanların, paraları da olsa mezun olmaları beklenmemelidir. Çalışkan öğrenciler için yabancı olsalar bile burs olanakları geniştir. (Emmanuel Macron ile Marine Le Pen bu olanağı daraltmaya çalışıyor.)

T.C. vatandaşı çocukların bu güzel eğitim olanağından yararlanması neden sorun oluyor, anlamak güç. Milli Eğitim Bakanımızın konuşmasını dikkatle izledim. En çok dikkatimi çeken nokta, olayı ona göre yanlış aktaran bazı köşe yazarlarına “Ulan! Ahlaksızlık yapmayın ya!” diye hitap etmesi oldu. Sayın Bakanımızın hoşgörüsüne sığınarak, “ulan” sözcüğünü kullanmasına biraz esprili tepki göstermeye çalışacağım. Ben Akbıyık (Sultanahmet) çıkışlı bir monşerim, yani en eski Osmanlı mahallelerinin birinden geliyorum. Çocukluğumuz sokaklarda, mahalle aralarında koşturmakla geçti. Bu arada argo öğrendiğim bir dil oldu. İyi bilirim. Şimdiye kadar “ulan” sözcüğünün bu kadar zarifçe telaffuz edildiğini işitmemiştim. Hasan Ali Yücel bu konuda ne derdi, bilemiyoruz ama sayın Bakan ve onu “ulan” dediği için alkışlayan hazirun beni bağışlasınlar, ama böyle bir ifadenin Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı'na yakışmadığını düşünüyorum. Ağzından kaçmıştır diyelim.

Bunun yanı sıra, Sayın Bakanımız, çocuklarını söz konusu Fransız okullarına gönderen T.C. vatandaşlarıyla ilgili olarak şöyle bir ifadede bulundu:

“Şu anda öğrenci sayısı yüzde 90 oranında Türk vatandaşı. Hangi Türk vatandaşları olduğunu tahmin ediyorsunuz, yani Fransız okuluna çocuğunu gönderen Türk vatandaşları.”

Yorum gerektiriyor mu bu olumsuz çağrışımlı sözler? Gene de bir şeyler söyleyelim. Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler. (Bu bilgiler yanlışsa özür dilerim.) Ayrıca şunu, gene sayın Bakanın hoşgörüsüne sığınarak yazmak zorundayım. Ben bu iğneleyici sözleri üstüme aldım, alındım. Kendi adıma konuşuyorum; benim hangi Türk vatandaşı olduğumu üstlerinden ve önemli bir selefinden sorabilir. Çocuğunu Fransız okullarına gönderen diğer Türk vatandaşlarının hepsinin de birer onurlu ve eşit T.C. vatandaşı olduklarından eminim. Bu ifadeleri de Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı'na yakıştıramadım. Ondan daha eski bir kamu görevlisi olarak söylüyorum, bağışlasın.

Sayın Bakan anlaşmazlığın nedenleri olarak iki husus saydı. Birincisi; hangi T.C. vatandaşlarının bu okullara gittiklerini bilmiyorlarmış. Fransız Büyükelçiliği de isim listesi vermiyormuş. Büyükelçi olarak benden de böyle bir şey istense vermem. Kişisel verileri koruma anlayışına hem uluslararası hem de ulusal planda ters düşer öğrencilerin isimlerini vermek. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, Fransız okuluna çocuğunu gönderen T.C. vatandaşı velilerden her yıl kayıt zamanı yenilenmek üzere bilgi isteyebilir. Aksi takdirde çocukların okullaşmış sayılmayacağını, velilerin çocuklarını okula gönderme yükümlülüğünü yerine getirmemiş olacağını, böyle durumlarda velilere yaptırım uygulanabileceğini, hatta diplomaların geçersiz sayılabileceğini söyleyebilir. Bu, Milli Eğitim Bakanlığı ile T.C. vatandaşları arasında halledilmesi gereken bir konudur. Halledilmeyecek bir konu da değildir.

Sayın Bakan ikinci konu olarak Fransa’daki Türk vatandaşı çocuklara Türk(çe) kültür(ü) derslerinin, anlaşılan istediğimiz gibi verilmemesini gösterdi. Kanımca bu konu Büyükelçilik okulu konusunun dışındadır. Türk göçmenlerin bulunduğu bütün Batı Avrupa ülkelerinde aynı konu görülür. Fransa’daki Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğu aynı zamanda Fransız vatandaşıdır, yani Fransa’da Fransız vatandaşı olarak okula giderler. Kendilerinin ya da anne babalarının geldikleri ülkenin kültürüne yabancı kalmamaları için iki ilgili ülke arasında ikili düzenlemeler yapmak gerekir. Fransa ile bu açıdan son durumumuz nedir bilmiyorum ama daha geniş bir görüşme konusudur bu, büyükelçilik okulu konusunu aşar.

Söylediklerinden, sayın Bakanın müsteşarlığından beri Fransız okulları konusunu izlediği anlaşılıyor. Bu arada Fransız Büyükelçisiyle de sonuçsuz kalan bir görüşme yapmış. Bence Sayın Bakanın Fransız Büyükelçisi'ni doğrudan muhatap alması doğru değildir. Böyle durumlarda bir büyükelçinin haddini bilmeden gösterebileceği bir ters tavır Bakanda duygusal tepki de yaratabilir. Böyle durumlarda Dışişleri Bakanlığı'nın profesyonel kadrolarını devreye sokmak gerekir. “Sorunu çözün” talimatı yeterlidir. Paris Büyükelçimiz ve merkezdeki meslektaşları sorunu çözerler. Diplomatlar sorun çözmek için vardır. Bu sorunu da çözeceklerinden eminim, sayın Bakan müsterih olsun.