Yarın Ankara Sincan’da çok önemli bir dava var. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de, Ankara’da gündüz vakti katledilmesi nedeniyle 22 kişi Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlıyor.
Sinan Ateş davası 1 Temmuz’da başlıyor | MHP – emniyet – yargı üçgeni ve iddianamedeki soru işaretleri
Ateş aslen akademisyendi. 9 Ocak 2019’da Olcay Kılavuz’un yerine Ülkü Ocakları’nın başına geçti ve 2 Nisan 2020’de de yerini Ahmet Yiğit Yıldırım’a bıraktı. Dava dosyasından, özellikle de bazı gazeteci arkadaşlarımızın yazıp aktardıklarından, Ateş’in öldürüleceğini anladığı, fakat aldığı tüm tedbirlere rağmen suikastı engelleyemediği görülüyor.
Yarınki davayı izlemeye CHP Genel Başkanı Özgür Özel de gidecek. Ülkü Ocakları üyelerinin ülkenin dört bir yanından Sincan’a gideceği iddiaları MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından yalanlandı. Bahçeli sadece MHP avukatlarının davayı izleyeceğini söyledi.
Tüm kapıları çalıyor
Kuşkusuz yarın gözler daha çok, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve eğer yanında götürürse kızları Bengisu ve Banuçiçek’in üzerinde olacak. Ayşe Ateş suikastin ardından uzun bir süre sessizliği tercih etti. Başta dönemin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü. Öğretmenliği bırakıp İYİ Parti TBMM Grubu’nda danışman olarak çalışmaya başladı.
Ateş, açıklanan iddianamenin kendisinde yarattığı hayal kırıklığının ardından konuşmaya, partileri ziyaret etmeye başladı. Özellikle X hesabından kocasının hesabını sormak için açıklamalar yaptı, kendisine sataşanlara cevap vermeye çalıştı. MHP, BBP ve HÜDAPAR dışındaki tüm partilerin genel başkanları (Akşener ve Kılıçdaroğlu gibi eski genel başkanlar da dahil) tarafından kabul edildi. Tabii en çarpıcı olanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayşe Ateş ve kızlarını 11 Haziran’da Külliye’de kabul etmesiydi. Bunun, Erdoğan’ın CHP Genel Merkezi’nde Özgür Özel ile buluşmasından birkaç saat sonra olması ayrıca önemliydi.
Bildik suçlama: “Bunlar FETÖ taktiği”
Ateş bu yeni dönemi şöyle anlattı:
“Sustuğum dönemde muteber bir insandım. Konuşmaya başladığımda ne vatan hainliğimi bıraktılar ne de operasyon çocukluğumu. Bırakın dile getirmeyi, yazmaya bile utandığım ‘Ganimet, kaşar, katalog kızı vb. gibi çirkin ifadelerle ahlak ve insanlık sınırlarını zorladılar, zorlamaya da devam ediyorlar. Şirazeleri o kadar kaydı ki Sinan’a ‘leş’ demeye başladılar. Oysaki ben ‘Bu siyasi cinayetin bütün failleri yargı önüne çıkarılsın. Dava dosyası üzerindeki karanlık el ortaya çıkarılsın’ diyorum. Başka da bir şey demiyorum.
Siyasi partileri gezdim. Kamuoyu oluşturmama yardım etmelerini, hukuki destek vermelerini, 1 Temmuz günü Sincan’da görülecek ilk duruşmaya katılmalarını talep ettim. ‘Bunlar FETÖ taktiği’, ‘Ülkücü düşmanlarını kapı kapı dolaşıyor’, ‘Kocası kalkıp gelse suratına tükürür.’ dediler. Hâlbuki bunları dile getirenler Sinan katledildiğinde bir baş sağlığı bile dilemediler. Bırakın baş sağlığı dilemeyi, öte âleme göç etmiş bir insanın arkasından iftiralarını sıralamaya devam ederek âdeta ölüsünün üzerinde tepindiler, tepinmeye de devam ediyorlar. Keşke Sinan kalkıp gelebilse de o geldiğinde eline peçete alıp yüzünü silenleri aziz milletimiz tek tek görse.”
Medyanın ilgisi ve ilgisizliği
Bu arada Ayşe Ateş’in söylediklerinin iktidar medyası tarafından görmezden gelindiğini, fakat diğer medya kuruluşları ve gazeteciler tarafından önemsendiğini; hatta bu yüzden Bahçeli başta olmak üzere MHP ve Ülkü Ocakları kurmayları ve medya kuruluşları tarafından bu kurum ve kişilerin alenen hedef gösterildiğini biliyoruz.
Bu noktada Ayşe Ateş’in 22 Haziran’da “Bu, yalnızca bir adalet mücadelesi değildir. Bu, bir milletin sokaklarını karanlıktan, kötülükten, hukuksuzluktan arındırma mücadelesidir. Millet yolunda mücadele eden şerefli gazetecilerimiz de dev gibi bir ordu karşısında bu mücadelenin bin atlı akıncılarıdır. Hedef gösterilen gazetecilerimizin can güvenliği elzemdir” demiş olduğunu hatırlatalım.
Medyanın tutumu konusunda çok çarpıcı bir başka örnek vermek istiyorum. Akit yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu, “Bu CHP, bu Cumhuriyet gazetesi, bu BirGün gazetesi… Sinan Ateş’in acılı eşinin sözlerini manşete taşıyorlarsa. Acılı eş kendisine sormalı: Ben nerede hata yapıyorum” diye yazınca Ayşe Ateş kendisine şu cevabı verdi: “Hayır, ben şunu soruyorum: Sinan’ın ömrünü verdiği davayı güden medya kuruluşları neden bu alçak suikastın aydınlanması için çaba harcamıyor. Neden Sinan, hiç öldürülmemiş gibi davranıyor.”
Bir yanda destek, diğer yanda küfür, hakaret, tehdit
Bu yazıyı yazmak için Ayşe Ateş’in X hesabında paylaştıklarını incelemeye çalıştım. Paylaşımlarının geniş bir ilgi görmesi, kendisine destek verenlerin sayısının hiç de az olmaması son derece ümit verici. Fakat ona yönelik hakaretler, kimi üstü kapalı, kimi aleni tehditler, suçlamalar da o kadar kaygı verici.
Bunlara yakın dönemden bir örnek vermek istiyorum: 27 Haziran’da “milliyetçi948” adlı bir hesap bir Kemal Sunal filminden 15 saniyelik videoyla Ayşe Ateş’e hakaret etti. Ateş buna “Bu kadar aşağılık, seviyesiz bir topluluk. Aşağıdaki videoya bakar mısınız. Küfür, hakaret, tehdit etmeden kendini ifade edemeyen, dosya ile iddianame arasındaki farkı bilmeyen, 18 aydır aynı yalanları sakız gibi çiğneyen, talimatla üzülüp talimatla sevinen, talimatla fikir beyan eden bir kalabalık… Geçirdiği kötü çocukluk döneminin ardından kadın düşmanlığına tutulmuş varlık kırıntıları. Bütün hezeyanları, hazımsızlıkları bir kadına önlerinde diz çöktürememiş, bir kadında karşılarında diz çökme emarelerini görememiş olmamaları” diye cevap verince söz konusu twit silindi, daha doğrusu “milliyetçi948” adlı hesap kendini ortadan kaldırdı.
Bunun üzerine Ayşe Ateş söz konusu videoyu da twitine ekleyip şöyle yazdı: “Yeter ulan, yeter! Sabahtan beri ağlıyorum, yeter! Yeter artık! Ne istiyorsunuz bizden? Kocası için adalet arayan bir kadının namusuna dil uzatacak kadar neden alçalıyorsunuz? Paylaştığınızın arkasında duracak bir omurgaya bile sahip değilsiniz. Sürüne sürüne nereye varmayı planlıyorsunuz? Ama yok öyle paylaşım silerek kurtulmak. Sinan’a yaptıklarınızı Sinan ifşa etmedi ama bana yaptıklarınızı ben edeceğim. Bu millet sizin ne kadar çirkef, iğrenç, seviyesiz olduğunuzu görecek. Hepinizle adalet önünde tek tek hesaplaşacağım. Adaletin şamarını sağlı sollu yiyeceğiniz gün uzak değil!”
“Alayınıza yeterim, hepinizin hakkından gelirim!”
Ayşe Ateş’in yazdıklarını okurken, söylediklerini dinlerken kendisine saygım daha da artıyor. Haklı olmanın verdiği özgüvene ek olarak ne söylediğini bilen, derdini doğrudan ve etkili bir şekilde ifade eden güçlü bir kadınla karşı karşıyayız. Onun Ergenekon döneminde Fethullahçıların tetikçiliğini yapmış, şimdi de Ayşe Ateş’e sataşmayı kendine görev bilen birisine -ismini özel olarak yazmıyorum- verdiği cevaptan şu cümleleri aktarmasam olmaz:
“Karın doyuran her tasın kaşık daldıranı, kapının önündekilerin en çok saldıranı, çiçek bahçelerinin baldıranı gel! (…) Hatta hakkımdaki iddialarınızı, imalarınızı, iftiralarınızı sırtınıza yüklenin, topunuz gelin! Size boyun eğersem, karşınızda eğilip bükülür, sendeleyip tökezlersem, tehditleriniz karşısında bir adım geri atarsam, namerdim!
Evelallah, ben tertemiz bir Cumhuriyet kadınıyım, alayınıza yeterim, hepinizin hakkından gelirim!”
Ayşe Ateş son olarak cuma günü “Ben duruşma gününe kadar kızlarımla vakit geçireceğim. Size de mutlu ve sağlıklı bir hafta sonu dilerim. Şu ana dek verdiğiniz destekten ötürü de hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. Sizlerin ilgi ve alakası ile ayaktayız. Sağ olun. Var olun” dedi.
Umarım Ayşe Ateş ve kızlarının adalet beklentisi gerçekleşir.