Yerel seçim sonrası MHP'ye yönelen çok merkezli saldırılar tesadüf değil. Son 10 yılda yaşadığımız saldırıların devamı bu. İç ve dış malum merkezlerin tamamı da devrede. Amaç da belli: Küresel sistemin irtifa kaybettiği, siyasetsizliğin had safhaya ulaştığı bir zaman diliminde Türkiye'nin mevcut partileri arasında siyasetüretebilen iki partiyi de yalnızlaştırmak.
Son dönemde artan cinayet suçlamalarının, gri listeye giren mafya ülkesi iddialarının, yargıya müdahale taleplerinin arkasında böyle ince ve kirli bir hesap var. O hesaba bugünlerde tıpkı 90'lardaki gibi din üzerinden yeni tartışmalar, Şeytan Ayetleri benzeri yeni hedef göstermeler, ölüm tehditleri de ekleniyor ve daha da eklenecek. Bildiğimiz klasik Gladyo yöntemleri...
Nedense bütün bunların hiçbiri muhalefeti, özellikle de CHP'yi rahatsız etmedi, etmiyor. Dün de Türkiye'ye yönelik darbe ve terör saldırıları olduğunda CHP, DEM Parti ve liberal-sol aydınlar sessiz kaldı.
İşin bamteli tam da burası.
Onların karşısında dik duran ve en önemlisi "merkez siyaset" üreten bir parti var: AK Parti... Bu yüzden saldırılar hep ona ve Başkan Erdoğan'a yönelik. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve partisine yönelik saldırıların nedeni de bu... Bahçeli bunu gördüğü için sahip çıkıyor. Bir kısım AK Partili başka hayaller kursa da esas gerçek bu ve Başkan Erdoğan bunu, dünkü grup konuşmasında çok açık biçimde dile getirdi:
"Darbe senaryolarını bize karşı yazdılar. 27 Nisan'da muhtırayı bize, AK Parti'ye vermek istediler. Cumhuriyet mitinglerinde bizi hedef yaptılar. Gezi vandalizminin hedefi yine bizdik. 17-25 Aralık'ta bize yargı darbesi yapmak istediler. 15 Temmuz'da doğrudan doğruya bizi hedef aldılar. Bölücü terörün deFETÖ'nün de hedefinde daima biz olduk. Son 22 yılda dahabunlar gibi nice ihanet, nice darbe ve vesayet girişimi yaşadık. Tüm bu saldırılarda, ana muhalefet partisi, bırakın bizim yanımızda durmayı; hukukun, demokrasinin, hatta siyasetin yanında bile yer almadı."
Bu geçmişe yönelik bir özeleştiri yapmadan bırakın siyasetin normalleşmesini CHP'nin bile normalleşmesi zor. Çünkü hâla operasyon aklı devrede ki Başkan Erdoğan şu tespiti yapıyor:
"Gerek Sayın Devlet Bahçeli gerekse şahsım; yapılan saldırıları, fitne çabalarını, o saldırıların arkasındaki aklı, maksadı ve karanlık odakları gayet net biçimde görüyoruz. Şunu açık açık ifade etmek isterim ki bunların meselesi,Milliyetçi Hareket Partisi'nden ziyade Türkiye'nin güvencesiolan Cumhur İttifakı'dır. Allah'ın izniyle bu tuzağadüşmeyeceğiz, milletimizi de düşürmeyeceğiz."
Geriye dönün bakın, sadece Türkiye'de değil dünyada derin birsiyasetsizlik sorunu var ve bu aşılamıyor. Merkez partiler çöküyor, daha çok aşırı sağ partiler yükseliyor. Türkiye'yi daha kolay yönetmek için bu noktaya itmeye çalışanların önündeki en büyük engel de "Muhafazakâr Demokrat" AK Parti ile "milliyetçi" çizginin ana partisi MHP ittifakıdır. Bu ittifak sayesinde Türkiye etnik ve göçmenlik üzerinden yürütülmek istenen "ırkçı ve yıkıcı" operasyonların önüne geçti.
Bu siyasi misyonu özellikle AK Parti kadrolarının iyi okuması gerekiyor. Partiler seçim yenilgilerinin sorumlularını bulup görevden alabilir veya teşkilatlara yeni isimler de getirebilir ama o kadrolar "siyasetle" veya "dava" bilinciyle donatılmazlarsa sonuç değişmez. AK Parti, Başkan Erdoğan'ın sadece içeride ve dışarıda yaptığı siyasi konuşmaları parti tabanına aktarmayı başarırsa hem yeni nesil siyasetçilerle buluşur hem de "parti" geleceğe taşınır.