Anayasa ense tıraşına karışmaz. Ama cumhurbaşkanının işine karışır.
Aslında 101. madde açıkça söylüyordu: “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” Gelgelelim anayasanın etrafından dolaşıldı. Erdoğan’ın 3. kez cumhurbaşkanlığına izin verildi. “Biz zaten sandıkta yeneceğiz” diyerek anayasanın delinmesine izin veren muhalefet de buna eklenince oldubitti denilen oldu ve bitti.
Ancak buna “hayır” diyenler de vardı. Üstelik bir hâkim.
Hakkâri hakimi Ahmet Çakmak, 28 Mart’ta il seçim kuruluna dilekçe verdi. Çakmak, Erdoğan’ın anayasaya göre aday olamayacağını söylüyor ve YSK’den adaylığının iptal edilmesini talep ediyordu. Gelgelelim YSK, bu talebi reddetti.
BAŞVURUSU KAYBOLDU
Çakmak’ın mücadelesiyse bitmedi. Bu kez, “İç hukuk yolları bitti” diyerek AİHM’ye başvurdu. Dilekçesini 31 Mart’ta PTT’ye verdi.
O dilekçe önümde duruyor. Çakmak, yargının iktidarın emrinde olduğunu, bağımsız karar alamayacağını örneklerle anlatmış. Ardından talebini şöyle yazmış:
“Cumhurbaşkanlığı seçimleri 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacaktır. Başvurumu bugu¨n posta yolu ile gönderdiğimde başvurum 11 ila 15 gu¨n arasında sizlere ulaşacaktır. 14 Mayıs 2023 seçim tarihinden önce mu¨mku¨nse karar verebilmeniz için bir aylık su¨reniz olacaktır. Ortada anayasayı ihlal eden bir iktidar ve onun emrinde olan YSK vardır. Seçimlerde her tu¨rlu¨ hileyi yapacaklardır.”
Hâkim Çakmak, 10 Nisan gibi AİHM’ye postasının ulaşmasını bekliyordu.
Ancak olmadı. Neden mi? Posta yolda kayboldu da o yüzden. PTT’den hâkim Ahmet Çakmak’a, seçimlerin ikinci turundan bir gün sonra 29 Mayıs’ta verilen yanıtta şöyle yazıyordu: “Gönderinin akıbetinin belirlenemediği...” PTT, kaybettiği kritik posta için hâkim Çakmak’a yaklaşık 500 TL tazminat da ödedi. Ancak atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
Hâkim Çakmak yine de vazgeçmedi. 20 Haziran’da AİHM’ye dilekçesini yeniden yolladı. İlginçtir, aynı gün, daha önce kaybolan postası bulunup AİHM’ye teslim edildi. Derken...
İNTİKAM OPERASYONU BAŞLADI
Ahmet Çakmak’tan intikam operasyonu başladı. İşareti 11 Haziran’da Sabah gazetesi verdi. “HSK’dan hadsiz hakime soruşturma” başlıklı haberde YSK’ye başvuru yapan hâkim için soruşturma izni verildiği ilan edildi.
Aslında Çakmak hakkında daha önce açılmış bir başka soruşturma ve verilmiş ceza da vardı. Sebebi de Çakmak’ın kimilerine göre sıra dışı tutumlarıydı. Hâkim Çakmak, Yargıçlar Sendikası üyesiydi. Kararları da tavrı da son dönemin yargı iklimine uymuyordu.
2021 yılında, Akçakale hâkimiyken, önüne getirilen 12 yaşında iki çocuğun tutuklanması talebini reddederken, talep eden savcının eğitimden geçirilmesi gerektiğini tutanağa yazmıştı. Ya da Akçakale Adliyesi’nde boş bir bölümün hâkimler ve savcılar için spor alanı olmasını talep etmişti. Adliyedeki resmi aracın özel işlerde kullanılmasına karşı çıkmıştı. Bunlar soruşturma konusu yapılmıştı. Çakmak buna dayanarak ilk kez yer değiştirme cezası almış, Hakkâri’ye sürülmüştü.
Yetmedi...
Cezaya itiraz eden sert bir dilekçe yazdı. Yaşadığı olayları Güldür Güldür Şov’un parodilerine benzetti. Dilekçedeki ifadelere bir soruşturma daha açıldı. İkinci kez yer değiştirme cezası aldı.
İşte bu iki yer değiştirme cezası gerekçe gösterilerek, seçimden bir ay sonra 6 Temmuz’da hâkimlikten ihraç edildi. Elbette gerekçe olarak Erdoğan için yaptığı başvuru yazılamazdı. Çakmak için önceki cezaları atılmanın bahanesi oldu.
ARTIK ADALET ÖLDÜ
Aslında yaşananlar bir tür yıldırma hikâyesiydi. Zira Çakmak’ın tutanaklarda bold karakter kullanması bile suçlamaya dönüşmüştü. Akçakale Adliyesi’nden 810 kilometre uzaktaki Vezirköprü Adliyesi’nde geçici görevle gönderilirken birkaç saat sonra işbaşında olması istenmişti. Hâkim Ahmet Çakmak, 18 Şubat’ta sosyal medyada isyan etti: “Güneş dahi donabilir ama Türkiye’de adalet aramak beyhudedir, adalet ölmüştür. (...) Adalet nefes alamıyor ve adaletin nefes alması milletin egemenliğine sahip çıkmasıyla olur.”
Dün, hâkim Çakmak’ın HSK’ye yaptığı itiraz Genel Kurul’da görüşüldü. Savunmasını dahi tutanaklara geçiremedi. Belli ki artık hâkimlik kapısı onun için kapanmıştı. Kısacası...
Ortada bir anayasa var. Ama anayasayı koruması gerekenler onu savunamıyor. Cumhurbaşkanı, “Yaptım oldu” diyerek anayasaya rağmen aday olurken Anayasa Mahkemesi önümüzdeki günlerde yapılacak atamalarla fiilen kapanmaya gidiyor. Erdoğan’ın adaylığını “zaten” diyerek göz göre kabul eden muhalefet belediyeler için birbirini yerken anayasayı savunanlar bedel ödemeye devam ediyor.
Biz istersek adalet ölmeden yaşayabilir. Yeter ki anayasaya sahip çıkalım.