Normal zamanlarda Devlet Bahçeli’nin üç gün önceki muhtırası gibi açıklama gelince dolar yükselir borsa düşerdi ama bizde hiçbiri olmadı. Para ve sermaye piyasalarında yaprak kıpırdamadı.
Bu yazıyı 14 Haziran öğlen saatlerinde yazıyorum, Bahçeli’nin açıklamasının üzerinden 40 saatten fazla zaman geçti, muhtıranın muhatabı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan tek kelime olsun bir tepki gelmedi. Gelen yegane tepki, Ak Parti sözcüsünün o gece yaptığı ‘Cumhur İttifakına bağlıyız’ açıklaması.
Muhtırada adı geçen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘Ne söyleyecekse açık söylesin, benim bu mesajların şifresini çözmeye uğraşacak zamanım yok’ dedi.
Bahçeli’nin kendince zehir zemberek çıkışının bu denli az yankı uyandırması, piyasaların onu ciddiye almaması, Cumhurbaşkanı’nın hala cevap vermemiş olması neye yorulmalı?
Aklıma bir tek şey geliyor: Türkiye’de kimse Ak Parti ile MHP arasındaki Cumhur İttifakı’nın bozulacağına inanmıyor. İnanmadığı için de ittifak içi sorunların tamamını ‘Gelip geçici sorunlar, çözülemeyecek şeyler değil’ diye görüyor, çok da üzerinde durmuyor.
Bir yandan seviniyorum aslında, ülkede siyasete olan ilgi nihayet normalleşmeye başladı. Siyasete ilginin sadece meraklısının takip ettiği seviyeye düşmesi, bence kaçınılmaz biçimde siyasetteki normalleşmeyi de teşvik ediyor.
Her gün kavga, her gün kriz, her an ‘Son dakika’dan çok sıkıldı insanlar. Hiçbir konuda anlaşamasalar bile Tayyip Erdoğan ile Özgür Özel’in birbirleriyle medeniyet çerçevesinde görüşmesi destek alıyor.
Baksanıza, Devlet Bahçeli bile o muhtırasının ilk satırlarını kutuplaşmanın azalmasından duyduğunu söylediği sevince ayırmıştı. Yani o bile kavga ortamının yumuşamasından memnun olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Muhtırasını bundan sonra verdi.
2017-18’de Cumhur İttifakı ortaya çıktığında buna ‘Organik ittifak’ diyenlerden biri de bendim. Bir çeşit ‘Milliyetçi Cephe’ oluşmuştu, merkez sağ ve onun biraz daha sağındaki iki parti önce anayasayı değiştirmek, sonra da Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtirmek için koalisyon kurmuştu.
Başlangıçta beşte üçlük nitelikli çoğunluğu oluşturmak, sonrasında ise sadece yüzde 50 + 1 oy almak için kurulan bu ittifak, 2023’teki seçimde Tayyip Erdoğan’ı ancak ikinci turda seçtirebildi. İttifak, içine başka sağ partileri de alması sayesinde Meclis seçiminde yüzde 49’u tutturabildi.
Oysa 2017’de bu ittifak ilk oluştuğunda Ak Parti ve MHP’nin toplam oyu yüzde 60’ın üzerindeydi. Bu iki parti son 7 yılda 3 seçmeninden birini kaybetti. Şimdi 31 Mart yerel seçimine baktığımızda bu kanamanın devam ettiğini gördük.
İttifak organik olmasına organikti, hatta aradan geçen zamanda iki parti arasında neredeyse fark kalmamış gibiydi. Ama ittifakın fikirleri seçmenden artık iltifat görmüyordu.
İki parti ittifaklarına aynen eskisi gibi devam edecek olursa kayıplarının daha da artacağı, bir sonraki seçimde iki parti toplamının artık yüzde 40’ı bile bulamayacağı belli. Gidiş o yönde.
Bu yüzden Tayyip Erdoğan, kafasında kendisinin bile tam şekil veremediği bir arayış içinde. Devlet Bahçeli ise görece daha rahat, ona yüzde 10, hatta yüzde 8 yettiği için herhangi bir şey aramıyor, kazandığı mevzileri korumak ona yetiyor. Ve bu rahatlıkla ortağına rest çeker gibi ifadelerle muhtıra verebiliyor.
Bahçeli ve MHP’ye yüzde 8-10 yetebilir ama Tayyip Erdoğan ve Ak Parti’ye yüzde 30 yetmez. Parti 14 Mayıs 2023’te yüzde 35’e, 31 Mart’ta ise yüzde 30’un altına geriledi.
O yüzden söylüyorum, ne söylüyor ve neye itiraz ediyor olursa olsun, Cumhur İttifakı’nı bozan taraf Devlet Bahçeli olmaz. Bu ittifakı bozarsa ancak Tayyip Erdoğan bozar.
Bunu da pasif agresif yöntemlerle, ortağını ayrılmaya zorlayarak yapar. Bakın dün CHP açıkladı, Ak Parti onlara söz vermiş, yargı paketi adı verilen yasada ‘etki ajanlığı’ adı verilen madde yer almayacakmış. Oysa Devlet Bahçeli bu maddeyi ne çok sevmişti…
Önümüzdeki dönemde Ak Parti’nin ve Tayyip Erdoğan’ın işleri eskisi gibi yapmadığına dair çok şey göreceğiz ama Erdoğan her konuşmasında Cumhur İttifakı’na olan sadakatinden söz etmeye de devam edecek.
‘Ne diyor bu adam’ diye merak edip yazıyı buraya kadar okuduysanız size bir tavsiyem var:
Siyaseti bundan sonra Ak Parti ile MHP arasında yaşanacak sürekli ve kontrollu gerginlikler süreci olarak okuyun…