"Ne söylediğini herkes kendi açıklasın."
CHP lideri Özgür Özel ile 18 yıl sonra CHP Genel Merkezi'ne gelen Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmede böyle bir ilke kararı alınıyor.
Görüşme bitiyor, Erdoğan gidiyor, Özgür Özel partisinin MYK'sını topluyor, üyeleri bilgilendirirken...
AKP Sözcüsü Ömer Çelik TV'lere çıkıyor, kararlaştırıldığı gibi, canlı yayında Erdoğan açısından görüşmeye ilişkin bilgiler veriyor.
CHP MYK üyeleri Ömer Çelik'i dinlerken, Özgür Özel parti sözcüsü Deniz Yücel'e "neleri açıklaması gerektiğini" dikte ediyor.
Ömer Çelik görüşmeden yarım saat sonra canlı yayında.
CHP'den gelen açıklama yaklaşık üç saat sonra!..
Ömer Çelik'in erken açıklamasıyla birlikte, AKP görüşmeyi domine etmiş oluyor.
Deniz Yücel yetersiz
CHP'nin üç saat gecikmesi politik olarak yanlış.
İletişim tekniği açısından kötü bir planlama, kötü bir zamanlama.
Kaldı ki...
Bir de...
CHP Sözcüsü Deniz Yücel...
İzmir İl Başkanlığından Meclis'e gelen, gelir gelmez parti sözcülüğüne atanan Deniz Yücel...
Kendisini tanımıyorum, bilmiyorum. Düzgün bir profil çiziyor.
Ancak, parti sözcülüğü için amatör kalıyor. Kendisini izleyenlere vermesi gereken enerji eksik.
"Ağzımdan yanlış bir söz kaçırırım" korkusuyla, açıklamaları yetersiz kalıyor.
Önceki akşam düzenlediği basın toplantısı Ömer Çelik'in sözleriyle karşılaştırıldığında, geride kalıyor.
Daha önemlisi, Özgür Özel'in görüşmedeki tutumunu kamuoyuna tam yansıtamıyor.
Basın toplantısını izleyen gazeteciler durumun farkında ki, aslında bu tür açıklamalar sonrasında arka arkaya sorular yönetilmesi gerekirken...
Sadece bir, iki gazeteci soru soruyor, vücut dilinden anladığım kadarıyla, buna sanki Deniz Yücel de şaşırıyor, yanıtları sade suya tirit.
"Popülist değil, realist"
Görüşmede bazı başlıklara gelince...
Ekonomik konularda...
Özgür Özel:
- Çay, arpa ve buğdaydan hareketle "maliyetlerle verilen taban fiyatları arasındaki uçuruma" dikkat çektiğinde...
- Emekli aylıkları ve asgari ücretin geçinmeye asla yetmediğini ilettiğinde...
- Vergide adaletin sağlanması gerektiğini vurguladığında...
Toplamda açlık ve yoksulluğu (bu iki tanım bana ait, y.d.) açıkça dile getirdiğinde, Erdoğan'ın verdiği yanıt çok klasik:
"Popülist değil, realist olmak gerekir."
Realist, yani gerçekçi!..
Erdoğan şunu söylemek istiyor:
"Paramız yok, daha fazlasını veremeyiz, enflasyonu düşürmek programına da aykırı."
O zaman sormak gerek:
"- Enflasyonu bu hale kim getirdi?..
- Milyonlarca insanı sefalete kim sürükledi?..
- Neden çalışanlar o kadar yüksek vergi ödüyor?
- Dolaylı vergiler neden bu kadar yüksek?..
- Geçilmeyen köprülere, gidilmeyen otoyollara, hava alanlarına açıktan hala neden garanti veriliyor, hem de döviz cinsinden?.."
Erdoğan'ın deyimiyle, "realist" olan bu mu?..
Düşük gelirlilerin sırtına daha mı çok binmek "realist" olmak?..
Her yol "yeni anayasa"
Ya adaletsizlikler?..
Hukuksuzluklar?..
Uyulmayan Anayasa Mahkemesi kararları?..
Gezi tutukluları?..
Pek çok maddesi iptal edilen 703 sayılı KHK?..
Belediyelere kayyım atanması?..
Özgür Özel bu ve benzer temel hukuk sorunlarını dile getirdiğinde, Erdoğan ezberini bozmuyor:
"Yeni anayasa!.."
Sen önce şu elindeki Anayasa'ya uy!..
Anayasa Mahkemesi kararıyla, altı yıldır delik deşik olduğu ilan edilen Anayasa'yı raftan bir indir!..
Erdoğan ile Özel'in bu konuda anlaşmaları mümkün değil.
Özgür Özel bastırdı
Görüşmede Özgür Özel Arap saçına dönmüş sorunları hiç çekinmeden tek tek söylüyor.
Her sorunu en can alıcı açıdan aktardığında...
Erdoğan'dan genel yanıtlar alıyor.
Bununla birlikte, bana kalırsa...
CHP görüşmeyle ilgili kendisini halka anlatamıyor, bizleri düzgün bilgilendirmekte eksik kalıyor.
Anlatamayışı dün sosyal medyaya olumsuz yansıyor.
"Özgür Özel bu işi kıvıramadı" türünde pek çok söylem dikkatimi çekiyor.
Oysa, değil!..
İletişim!..
Döne dolaşa iletişim!..
CHP'deki bu eksiklik CHP'yi geriye düşürüyor.
"Normalleşme" edebiyatı
CHP Sözcüsü Deniz Yücel'in basın toplantısının başında gereksiz uzattığı "normalleşme" edebiyatı yerine...
Batı'da "talk to the point" deniyor, lafı uzatmadan, konunun doğrudan özüne girerek halka anlatmak, böyle ortamlarda daha doğru bir yöntem.
Son nokta şu.
Özgür Özel'le görüşmesinden hemen sonra Erdoğan cinayete kurban giden Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'i ve iki kızını kabul ediyor.
Ayşe Ateş toplumu hemen bilgilendiriyor.
O bilgilendirme dikkatleri bir anda o tarafa çekiyor, CHP'nin basın toplantısının önüne geçiyor.
Çünkü, CHP geç kalıyor.