Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP ziyareti doğal olarak çok ses getirdi. Özgür Özel’in başlattığı “normalleşme” siyaseti de doğal olarak çok tartışılıyor. Ülkenin geldiği durumun sorumlusunun iktidar partisi ve lideri olduğu açık, ancak şimdi asıl mesele bu durumdan nasıl çıkılabileceği olmalı. Bu sorunun cevabını vermek kuşkusuz kolay değil. Halihazırda, yerel seçimlerden başarıyla çıkan, Özel liderliğinde CHP, muhalefet ve müzakereyi birlikte yürüten yeni bir siyaset izliyor. Ben, bir vatandaş olarak, bu siyasetin desteklenmesi gerektiğini düşünenlerden biriyim.
Halen devam eden AK Partisi iktidarı boyunca ülkenin genel durumu ortada ve bu süreçte canı yanmış pek çok insanın, iktidar partisi ve lideri ile müzakere hamlesini yadırgaması anlaşılır bir şey. Ancak, söz konusu olan ülkenin, hepimizin geleceği ve bu noktada duygusal tepkilerin ağır bastığı bir muhalefet siyasetinin kimseye faydasının olmayacağını görmek zorundayız.
Kendimden söz etmekten hiç hoşlanmam, ama başıma gelen bunca şeyden sonra, AK Partisi’ne destek vermekle itham edilmiş ve muhalif basından da kovulmuş biriyim. Dahası, 2010 referandumunda “hayır” oyu vermekle kalmayıp, bu yönde politik aktivist olarak kamuoyu oluşturmaya çabası göstermiş olduğum halde, hâlâ “yetmez ama evetçi” diye anılan biriyim. O nedenle kısaca hatırlatayım, ilk kez 2009 yılında “sivil dikta” tehlikesine dikkat çektiğim, Ergenekon davasında sorunlu konulara dikkat çekmek adına “Ergenekon efsanesi” başlıklı bir yazı yazdığım için, şimdi keskin muhalif kesilen bazıları da dahil, pek çokları tarafından “darbecilere destek vermekle” suçlanmıştım. Kürt meselesinin çözümü adına ifade ettiğim görüşlerim yüzünden o zaman Başbakan olan Erdoğan’ın Konya mitinginde “namert” hitabı dolayısı ile binlerce kişi tarafından yuhalandım ve ardından uzunca bir süre güvenlik kaygısı içinde yaşadım. İşimden-gücümden oldum, en son imzacı akademisyen olduğum için üniversiteden zorunlu olarak emekli olmak zorunda kaldım. “Neler çektim” diye sızlanmak için değil, ne olursa olsun siyasete duygusal çerçevede bakmamak gerektiğini vurgulamak için bunları hatırlatmak gereği duyuyorum.
Zira şimdilerde CHP’nin müzakereden yana muhalefet siyasetine karşı çıkanların en azından bir kısmının siyasal bakışını belirleyen en önemli etkenin, “Erdoğan nefreti” haline gelen kişisel, duygusal tepkiler olduğunu görüyorum. Oysa, “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” kafasındakilerin bugünlere gelinmesinde sorumluğunu unutmamak gerek. Bunların başında bu kafa ile Gülen hareketine destek verenler vardı, sonuçta olanları gördük. Diğer taraftan, bu kafanın kutuplaştırıcı tavrının AK Partisi’nin işine geldiğini de gördük. “AK Partisi karşıtı olsun da ne olursa olsun yanımıza gelsin” anlayışının muhalefete faydadan çok zararı olduğunu da, özellikle İYİ Parti-Meral Akşener örneği ile görmüş olduk. “Erdoğan’ın karşısına Erdoğan gibi birini çıkarmak” düşüncesiyle, Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan gibi “sert adam” çıkarmaya yönelik zorlama çabaların sonuçlarını da gördük.
Erdoğan’ın karşısına onun gibi olmayan Özgür Özel’in çıkması CHP’ye seçim kazandırdı. Dahası, ilkeli muhalefet ve müzakerenin yarattığı siyasi ortamın sorun çözücü olduğunu şimdiden görmeye başladık. Türkiye’nin tüm meselelerini sadece iki buçuk ay önce seçim kazanmış ana muhalefet partisinin çözmesini bekleyemeyiz. Ancak bunca zamandır ilk kez ana muhalefetin, siyaset alanında ağırlıklı bir konuma yükseldiğine şahit oluyoruz.
Halihazırda CHP’lilerin yeni muhalefet stratejisini gayet iyi özümseyip, ifade ettiklerine şahit oluyoruz. Ben en son, CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın Özel-Erdoğan görüşmesi üzerine bir TV kanalında sorulan sorulara verdiği net cevapların yeni muhalefet siyasetini çok iyi özetlediğini düşünüyorum. Akdoğan, “gelecek seçimlere kadar geçecek dört yılı, muhalefet yapmak adına bağırıp çağırmak yerine, sorunları çözmeye yönelik sorumluluk alarak geçirmenin önemi”ni gayet net bir şekilde ifade ediyordu.
Son olarak, gelelim Erdoğan’ın “CHP’yi bölmek, ayrıştırmak için Özel’i öne çıkardığı” şeklindeki yorumlara. Bu tür kaygılar varsa, bunların boşa çıkmasının yolu, Özel’in izlediği yoldan vazgeçmesini tavsiye ve talep etmek değil; tüm CHP’lileri kolektif başarıyı öne çıkarmaya çağırmak olmalı diye düşünüyorum.