Dün 31 Mart seçimlerinde partilerin aday başvurularını teslim etmeleri için son gündü.

Hiçbir yerde sorun yaşanmadı. Ne var ki DEM'in İstanbul'un adayı Meral Danış Beştaş'ın başvurusunun birkaç dakikalık gecikme yüzünden kabul edilmediği bilgisi yayılmaya başladı.

Görüştüğüm DEM'liler, 16.55'te yani sürenin dolmasına 5 dakika kala İl Seçim Kurulu'nda olduklarını söylüyorlar. İşi son dakikaya bırakmalarının mazereti olarak da Seçim Kurulu'na giderken geçirdikleri trafik kazasını gösteriyorlar. İl Seçim Kurulu Başkanı'nın tavrına anlam veremediklerini söylüyorlar.

Peki bu zorlama krizin anlamı ne?

Birileri DEM'in İBB adayının "göstermelik" olmadığının altını mı çizmek istiyor?Ya da DEM'in aday göstermesini gerçekten engellemek mi istiyorlar?

Ben başka bir izah göremiyorum.

Devlet dairelerinde mesaiyi bitirmek için sabırsızlanan memurların "Sistem kapandı" bahanelerine alışığız ama mevzu ülkenin kaderinde tarihi rol oynayacak bir seçim. Beş, on dakikanın lafı mı olur? Adamlar ilan ettiğiniz saatte binada olduklarını beyan ediyorlar. Alırsınız başvurusunu, sistem açıldığında girersiniz. Nasıl olsa önümüzdeki birkaç günde başvurularda düzeltmeler yapılacak, eksiklikler giderilecek.

Eğer DEM'in başvurusunu son ana bırakarak oyun oynadığı iddia ediliyorsa da bu oyuna niye geliniyor?

DEM'in başvurusu ilerleyen saatlerde kabul edilince bu suni kriz de nihayete erdi.

***

BURNUNUZU DA ERDOĞAN MI KIRDI AHMET BEY?

Ahmet Türk, katıldığı bir televizyon programında "Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununu çözeceğine inancımız yoktu. Bugün de yok. CHP bu kadar muazzam bir sorunu çözecek kabiliyette değil. Bugün bir lider yok orada. Çözmekisterse Erdoğan çözer, çünkü o bir lider. CHP'yi destekledik ama Kürt sorununu çözecek irade ve liderlik orada yok" demişti.

Belli ki Türk'ün çok üzerine gittiler. Zira günler sonra sözlerini düzeltmeihtiyacı duymuş. Şimdi de "Devlet içinde bir gücü var, isterse çözebilir dedim. Erdoğan, bugün Kürtlere en fazla acı çektiren liderdir, bunu da ifade ettim, öyle kendisini öven bir şey değil" diyor.

Vay be!

Türk'ün ifadesiyle "Liderin" Çözüm Süreci'yle aldığı siyasi riske şahit olmasak, yolun taşlarının döşendiği o günlerde Ahmet Türk'ün sokakta burnunu kıranın da Erdoğan olduğuna inanacağız.

Oysa Ahmet Bey'i ısıran faşizm aynı günlerde AK Partili bakanları da sokakta yumrukluyordu.

Ahmet Bey tarihi çarpıtarak 2010'larda çocuk olan Kürt gençlerine Erdoğan nefretini aşılamaya çalışıyor ama hafızasını yitirmeyenleri unutuyor.

Belki de ABD'yi ve yerli aparatlarını karşısına alıp PKK'nın silah bırakması ve sınır dışına çıkması için cesur bir adım atan Erdoğan'ı Kürt düşmanı ilan etmesinin sebebi suçluluk duygusu.

Çünkü ne kendisi ne de partisi 30 yıllık sıkışmaya bir neşter atan çözüm iradesini desteklemek için o dönem kıllarını bile kıpırdatmadılar. Dahası çatışmaların durduğu atmosfere köstek olmak için ellerinden geleni yaptılar.

Türk de partisinin, Samsun'da yumruklanmasını "Oh olsun" yazılarıyla alkışlayan, Uludere'de ölen Kürt kaçakçılara değil katırlarına üzüldüğünü yazan Yılmaz Özdil kafasıyla seçim ittifakı yapmasının dayanılmaz ağırlığınıhafifletmeye çalışıyor. Ümit Özdağ'ın, iktidarında MİT başkanı olacağı Millet İttifakı'na stepne olmanın ideolojik izahını yapıyor.

Yoksa Kürtlere acı çektirenlerin, iradelerinin üstüne silahla tahakküm kuranların, kentlerde gerillacılık oynayıp kurtarılmış bölgeler oluşturarak ahalinin huzurunu bozanların kim olduğunu Ahmet Bey herkesten iyi biliyor.

***

TÜRKİYE BU TADI SEVİYOR

"Sizin ya da ülkenin en önemli sorunu, gündemi nedir?" diye sorsam eminim hiçbiriniz ilgi müptelası bir sosyal medya ünlüsünün "Şeriata so..." demesinden ya da eski bir siyasetçinin 100 yıl önce saltanat ailesini sürenlere ettiği bedduadan bahsetmeyi kendine yediremez.

Daha ciddi sorunlardan, konulardan bahseder. Ekonomi der, Gazze der, terör, bölgesel savaş tehdidi der...

Ama internete ve televizyona bakıyorum yer gök bu lüzumsuzlukların, reklam kokan hareketlerin haberleriyle dolu. Twitter'da, Instagram'da da en çok tıkı bu incir çekirdeğini doldurmayan mevzular alıyor.

Bunu ne yapacağız?

***

FIKRA BU KADAR

CHP, Hatay'da aday tanıtım toplantılarına çağırmadığı, kliplerden cismini, listelerden ismini sildiği Lütfü Savaş'la yoluna devam etme kararı almış.

Yesterday was the last day for parties to submit their candidate applications for the March 31 elections.

There were no problems anywhere. However, information began to spread that the application of DEM's candidate for Istanbul, Meral Danış Beştaş, was not accepted due to a few minutes of delay.

The DEM members I talked to say that they were at the Provincial Election Board at 16.55, that is, 5 minutes before the deadline. They use the traffic accident they had on their way to the Election Board as an excuse for leaving things to the last minute. They say that they cannot understand the attitude of the Chairman of the Provincial Election Board.

So what does this forced crisis mean?

Does someone want to underline that DEM's IMM candidate is not a "show"? Or do they really want to prevent DEM from nominating a candidate?

I can't see any other explanation.

We are used to the excuses of "The system is closed" by civil servants who are impatient to finish their work hours in government offices, but the issue is an election that will play a historical role in the fate of the country. Is five or ten minutes worth talking about? The men declare that they are in the building at the time you announced. You receive your application and enter it when the system opens. In any case, corrections will be made to the applications and deficiencies will be eliminated in the next few days.

If it is claimed that DEM is playing a game by leaving its application to the last moment, why is this game being played?

When DEM's application was accepted later in the day, this artificial crisis came to an end.

***

DID ERDOĞAN BROKEN YOUR NOSE TOO, Mister AHMET?

Ahmet Türk, in a television program he attended, said, "We did not have faith that Kılıçdaroğlu would solve the Kurdish problem. We do not have it today. CHP is not capable of solving such an enormous problem. There is no leader there today. If he wants to solve it, Erdoğan will solve it, because he is a leader. We supported the CHP." "But the will and leadership to solve the Kurdish problem is not there," he said.

Apparently they went too far against the Turks. Because days later he felt the need to correct his words. Now he says, "I said he has power within the state, he can solve it if he wants. Erdogan is the leader who causes the Kurds the most pain today, I also expressed this, he is not praising himself."

Wow!

In Turk's words, if we did not witness the political risk taken by the "Leader" with the Solution Process, we would believe that it was Erdoğan who broke Ahmet Türk's nose on the street in those days when the stones of the road were being laid.

However, the same fascism that bit Ahmet Bey was also punching AK Party ministers on the street.

Mr. Ahmet is trying to distort history and instill hatred of Erdogan in Kurdish youth who were children in the 2010s, but he forgets those who have not lost their memories.

Perhaps the reason why Erdoğan, who took a brave step against the USA and its local apparatus and forced the PKK to lay down its arms and go beyond the border, is declared an enemy of Kurds is the feeling of guilt.

Because neither he nor his party did anything to support the will to find a solution to the 30-year-old crisis. Moreover, they did their best to hinder the atmosphere in which the conflicts ceased.

The Turk is also trying to alleviate the unbearable weight of his party making an election alliance with the head of Yılmaz Özdil, who applauded the punching in Samsun with the words "Oh my god" and wrote that he felt sorry for the mules, not the Kurdish smugglers who died in Uludere. He makes an ideological explanation for being a spare wheel for the Nation Alliance, under which Ümit Özdağ will be the head of MİT.

Otherwise, Mr. Ahmet knows better than anyone who makes the Kurds suffer, who dominates their will with weapons, who disrupts the peace of the people by playing guerrilla in the cities and creating liberated areas.

***

Türkiye LOVES THIS TASTE

"What is your or the country's most important problem or agenda?" If I were to ask you, I'm sure none of you would be able to bring yourself to talk about an attention-hungry social media celebrity saying "Shariah..." or a former politician's curse on those who ruled the royal family 100 years ago.

It talks about more serious problems and issues. Economy, Gaza, terrorism, regional war threat...

But when I look at the internet and television, the sky is full of news about these unnecessary things and actions that smell like advertising. The most popular topics on Twitter and Instagram are these trivial topics.

What do we do with this?

***

THAT'S ALL FOR THE FIKRA

CHP has decided to continue on its path with Lütfü Savaş, whom it did not invite to candidate promotion meetings in Hatay, whose body was deleted from the clips and whose name was deleted from the lists.