İşi gücü bıraktık memleketi ‘vesayet anayasası’ndan kurtarmanın derdine düştük. Çok şükür memleketimizin hiçbir sorunu yok, halkımızın refah standartları öylesine yüksek ki Almanya, Amerika başta olmak üzere gelişmiş dünya bile bizi kıskanıyor…
Adaletin terazisi öylesine hassas tartıyor ki halkın oylarıyla seçilmiş milletvekilinin gözünün yaşına bakmadan vekillik hakkını gasp etmekte bir beis görmüyor! Dahası mahkemelerimiz o kadar bağımsız ve tarafsız ki bağlı bulunduğu Anayasa Mahkemesi’ni bile takmıyor.
Ve biz bu mutluluklar ülkesinde, hararetli yeni anayasa tartışmaları yapmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.
Demek ki o kadar da çok mutlu değilmişiz, her ne kadar “uçuyoruz, kaçıyoruz” şarkılarıyla teselli bulmaya çalışsak da ülkede yaşanan hukuksuzlukları, ekonomik krizi, yoksulluğu örtmek o kadar çok kolay olmuyor.
Öyle anlaşılıyor ki epey bir süre daha bu anayasa tartışmalarına devam edeceğiz. Doğrusu işin içinde “darbe” ya da “vesayet”anayasasında kurtulmak gibi cafcaflı ifadeler olunca, insan ilgisiz kalamıyor.
Ama bir taraftan da memlekette yoksulluğun derinleştiği, emeklinin, dar gelirlinin canının yandığı bir dönemde, anayasa tartışmaları yapmak biraz kafa karıştırıyor.
Ayrıca ‘Sivil anayasa’ tartışmasının olumlu bir sonuç üretmesi pek de mümkün gözükmüyor. Açıkçası ortada uyulmayan, uygulanmayan bir anayasa varken, “Gelin şu vesayet anayasasından kurtulalım”çağrıları bana hiç mantıklı gelmiyor.
Evet sivil yeni bir anayasaya bu ülkede yaşayan kimsenin bir itirazı olamaz, dolayısıyla tartışılmasında mahzur yok. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Adnan Menderes Kongre Merkezi Özgürlük ve Demokrasi Adasında düzenlenen “Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye” sempozyumunda yaptığı konuşmadaki sözlerinin altını özellikle çizmek istiyorum:“Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe anayasasıyla geçirilmesi siyaset kurumu adına büyük bir mahcubiyet kaynağıdır. Sırf birilerinin konforu bozulmasın diye bu utancı milletimize daha fazla yaşatamayız. Bugün Türk demokrasisi, yeni ve sivil anayasa yapma eşiğini aşacak güce, kudrete, olgunluğa, fazlasıyla sahiptir. İçinde bulunduğumuz 28. yasama döneminde siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum.”
Cumhuriyet’in 100. Yılını darbe anayasasıyla geçirmenin mahcubiyeti elbette hepimiz adına üzücü ama mahcubiyetlerimiz sadece bununla sınırlı değil ki…
Biz şu anda mevcut anayasanın uygulanmamasından, hukuki değil, tamamen siyasi gerekçelerle siyasetçilerin, sivil toplum insanlarının cezaevinde tutulmasından da mahcubuz…
İnsanların en temel hakkı olan ifade özgürlüğünün üzerindeki baskılardan da mahcubuz…
Bir hukuk başarısı olarak 2004 yılında Anayasamızda değişiklik yaparak iç hukukumuzun bir parçasına haline getirdiğimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına uyulmadığı için de mahcubuz…
Ülkemizde yeterince refah üretemediğimiz, demokrasi ve özgürlük kalitemizi yükseltemediğimiz için yetişmiş parlak beyinlerimizi dış ülkelere kaçırıyoruz, bundan da çok mahcubuz…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, yıllardır ağır-aksak da olsa işleyen ve de ‘Kuvvetler ayrılığı’ esasına dayalı ‘hukuk devleti’mizi fiilen ‘kuvvetler birliği’ne dönüştürdüğümüz için de çok mahcubuz…
Hal böyleyken eğer bu ülkede bir ‘vesayet’ anayasasından söz edeceksek, halen yaşanmakta olan mahcubiyetlerin de başka bir vesayete işaret ettiğinin altını çizmemiz gerekiyor.
Mevcut anayasaya bile itibar etmeden insanlarımızın hakkını-hukukunu, özgürlüklerini koruyamıyorsak, bir bakıma siyasi bir‘vesayet’ oluşturmuşsak, yeni bir anayasaya niye ihtiyacımız olsun ki…
Sivil anayasa talepleri istikamet olarak doğru olmakla birlikte, iktidarın bu konudaki niyetinin açık olmaması pek güven vermiyor. Açıkçası hiçbir evrensel hukuk normuyla örtüşmeyen, demokratik anlayıştan uzak olan halihazırdaki alaturka sistemin mucidi olan bir siyasal anlayışın, sivil, demokratik bir anayasa yapması eşyanın tabiatına pek uygun gözükmüyor.
Yargının, yasamanın, yürütmenin tek kişide toplandığı bir sistemde bir değil, bin anayasa değişikliği yapsanız bile o kelimenin tam anlamıyla otokrat bir sistemdir.