Seçimsiz 4 yıl, tamam. Yumuşama veya normalleşme iradesi, o da tamam.
Ama sorunsuz bir döneme ilerlediğimiz söylenemez.
Neden?
Çünkü...
İçeride fabrika ayarlarına dönmeye hazır zinde gruplar görev başında.
Dışarısı derseniz, kaotik ve problemlerin tamamı ülkemizin çevresinde...
***
Bugünlerde, dikkatle izlenmesi gereken alan ise "Cumhurİttifakı!"
İttifak, 31 Mart Seçimleri neticelendiği andan itibaren bir dizi sınamadan geçiyor.
Kazanımları yanında maliyet ürettiği iddiası, özellikli mahfillerde canlı tutuluyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, "normalleşme" adı altında AK Parti Genel Merkezi'nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etmesi, hemen ardından DEM Parti Eş Genel Başkanlarını kabulü, karşı mahallenin hedef odaklı bazı projelerin altyapısını hazırladığı izlenimini uyandırıyor.
Ve tam da bu noktada, MHP'nin siyasal sinir uçlarına basan söylemler bilhassa CHP kanadından geliyor.
Üstelik bu tabloya, AK Parti'ye müzahir -kerameti kendinden menkul- isimlerin muhtelif yorumları da ekleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Memleketin, Cumhur İttifakı'na olan ihtiyacının gerekliliğini" vurgulayana kadar aktif olan aktörler, zirvedeki kararlılığı görünce geçici olarak sütre gerisine çekiliyor
Elbette...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli her fırsatta ittifaka bağlılığını vurguluyor. Bununla da kalmıyor, siyasi istikrarı tahrip etmeye dönük her türden faaliyeti Cumhur İttifakı'nın varlığına açık saldırı olarak tanımlıyor.
Sn. Cumhurbaşkanı ile Sn. Bahçeli'nin, karşılıklı ince ayar yaparak ilerlettiği, güven iklimini pekiştirdiği bu özellikli siyasal işbirliği görünen o ki rahat bırakılmayacak!
Burada, hassasiyetle üzerine eğilmeyi gerekli kılan husus kendisini, "Ülkücü" olarak tanımlayan sivil ve bürokratik ekiplerin davranış kodlarıyla da ilgili.
İster özel sektörde olsun isterse emniyet ve yargı bürokrasisinde bulunsun... Davaya inananların, MHP Genel Başkanı'nın standartlarına etkili uyumu çok önemli.
Daha açıkçası... "Yük olan-Yük alan" dengesi şimdilerde hiç olmadığı kadar kritik hale geldi.
Bir başka anlatımla...
Kimi yol arkadaşlarının, teşkilatın ve etrafındakilerin, her seferinde Devlet Bey'i, "Hodri meydan" demek durumunda bırakmaması da büyük sorumluluğun gereği olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkeyi, milleti, ittifakı ve son noktada partisinin geleceğini gözeten, sürekli risk analizi yapan, iç ve dış gelişmelere aşırı duyarlı, kulağı delik, operasyonel girişimlere karşı müteyakkız bir Genel Başkanın, kafası rahat olmalı. MHP'ye veya camiaya mal edilen çeşitli olaylar ve kurgularla savunma hattına çekilmesine fırsat verilmemeli.
Ve nihayet... Devlet Bey, biriktire biriktire gelen köklü kararları almak zorunda bırakılmamalı!