İYİ Parti’nin 5. Olağanüstü Kongresi’nde genel başkan seçilen Müsavat Dervişoğlu delegelere teşekkür ettiği konuşmasını “Herkes emin olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne mutlu Türk’üm diyene!” diye bitirdi. Dervişoğlu doğru söylüyor, partisinde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı muhakkak ama değişimin kendileri açısından “olumlu” olabileceğini söylemek için elimizde herhangi bir işaret yok.
İYİ Parti’nin artık bir lideri yok: Her ne kadar partinin kuruluş aşamasında “eşitler arasında birinci” gibi görünse de Meral Akşener kısa sürede bir lider olduğunu kanıtladı. 25 Ekim 2017’de kurulan İYİ Parti 24 Haziran 2018’de katıldığı seçimlerde yüzde 10’a yakın oy alıp 43 milletvekili kazandı. Abdullah Gül’ün Millet İttifakı’nın çatı adayı olmasını engelleyerek kendisi cumhurbaşkanı adayı oldu ve yüzde 7.29 oyda kaldı. Daha bir yıl dolmadan girilen seçimlerde alınan bu oylar büyük başarıydı. Buna rağmen Akşener, başarısız olduklarını söyleyerek partisini olağanüstü kurultaya çağırdı ve aday olmayacağını söyledi. Fakat ısrarlar üzerine tekrar aday oldu, karşısına rakip çıkmayınca geçerli oyların tümünü aldı ve liderliğini perçinledi. O andan itibaren, parti içinde çok sayıda MHP/ülkücü kökenli kadro ve siyasete yeni atılan uzman isimler bulunsa da İYİ Parti Akşener ile başlayıp Akşener ile bitti. Partinin “merkez sağın yeni lideri” olma iddiasının taşıyıcısı da oydu, son yerel seçimlerde “hür ve müstakil” çizgiyi benimseyip hızla kan kaybetmesinin asli sorumlusu da.
Dervişoğlu “eşitler arasında birinci” tanımlamasını çok daha fazla hak ediyor. Ancak üçüncü turda, Koray Aydın’dan 63 fazla oy alarak genel başkan seçilebildi. Bugünden itibaren genel başkanlıktan liderliğe evrilebileceğine dair elimizde çok fazla veri yok. Dervişoğlu’nun Akşener’e çok yakın olduğunu biliyoruz fakat eski liderinin yaşadığı ve yaşattığı hüsrandan sonra ona bu konuda ne derece yardımcı olabileceği şüpheli.
“İkinci MHP” olmaya doğru: Akşener’in en büyük stratejik hatası, partisinde çok sayıda uygun kadro bulunmasına ve tabandan çok ciddi bir baskı gelmesine rağmen İYİ Parti’yi “ikinci Doğru Yol Partisi” yapmayı sözde bırakıp hayata geçirememesi oldu. Ülkenin değişik yerlerinde Akşener’in yaptığı esnaf ziyaretlerini izledim, mitinglerde, grup toplantılarında yaptığı konuşmaları dinledim, kendisiyle birkaç defa canlı yayın da yaptım fakat Akşener’in partisine ileriye yönelik, belli ve sağlam bir siyasi/ideolojik omurga çizdiğine tanık olmadım. Bunun birçok nedeni olabilir ve bu saatten sonra bunları irdelemek çok da anlamlı olmayabilir. Akşener’in yap(a)sadığını Dervişoğlu’nun yapabilmesi çok ama çok zora benziyor. Her şey bir yana, değişik zamanlarda partinin çok değerli ve “merkez siyaset”e daha yakın kadroları ya tasfiye edildi, ya da kendileri koptu. Bu isimlerin kademeli bir şekilde CHP’ye katılmaları çok şaşırtıcı olmayacak. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’ndan gelen Dervişoğlu’nun önündeki ilk seçenek “ikinci MHP” olmaya çalışmak gibi gözüküyor.
Varkalma savaşı: Dervişoğlu kazandıkları tek il belediyesi olan Nevşehir’i tartışmalı bir şekilde örnek vererek “iktidar yolculuğuna devam” mesajı verdi. Ortada bir “iktidar yolculuğu” olduğuna dair hiçbir işaret bulunmuyor. Örneğin parti son seçimlerde 44 milletvekilliği kazanmıştı, an itibarıyla sayı 37’ye düştü ve yeni kayıplar da gelebilir. Yerel seçimler öncesi örgütte başlayan çözülme de kaldığı yerden devam edebilir. Bu noktada Dervişoğlu yönetiminin Mansur Yavaş ile nasıl bir ilişki içinde olacağı önem kazanıyor. Sonuçta Hazine yardımı ve TBMM grubu sayesinde İYİ Parti düştüğü yerden kalkmaya çalışacağa benziyor.
Kime yanaşacak? İYİ Parti bir zamanlar sahip olduğu “oyun kurucu” özelliğini, son yerel seçimlerde gördüğümüz gibi kaybetti. Diğer bir deyişle “hür ve müstakil” olmaya çalışmak partiye iyi gelmedi. Hal böyle olunca, bundan sonra İYİ Parti’nin nereye meyledeceğini daha fazla konuşacağa benziyoruz? Cumhur İttifakı’na mı, Özgür Özel/Ekrem İmamoğlu CHP’sine mi ya da bağımsız davranıp davranmayacağı henüz belli olmayan Mansur Yavaş’a mı? Yoksa Tuğrul Türkeş’in 2023 seçimlerinin ardından dile getirdiği “milliyetçiler ligi” gibi bir girişime mi yönelecek? Her ne olursa olsun İYİ Parti’nin “hür ve müstakil” olarak Türk siyasi hayatında iddialı bir yer işgal edebilmesi, Akşener’in göz göre göre kaçırdığı o büyük fırsatı Dervişoğlu’nun yakalayabilmesi mümkün değil.
Başa dönerek bitirelim: Evet, İYİ Parti’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve bu İYİ Parti için iyi olmayacak.