Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?

Erdoğan son grup konuşmasında AKP teşkilatlarına fazla yüklenilmemesini istedi ama kendisi de artık partisinin “yok hükmünde“ olduğunun farkında olsa gerek. Kısa vadede AKP üst yönetiminde değişiklik olması kaçınılmaz gözüküyor. Fakat kimler giderse gitsin, yerlerine kimler gelirse gelsin AKP’nin yapısal krizini çözme şansı artık kalmadı. Bu bağlamda, sonbaharda yapılması beklenen olağanüstü kongreden de bugünden bakıldığında fazla bir “değişim“ (bunu Erdoğan son konuşmasında vurguladı) beklemek inandırıcı olamaz. 

Erdoğan AKP’yi güçlendirmek için dışarıdan takviyelere yönelebilir. Akla yıllar önce Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’yu AKP’ye katması geliyor. Fakat Kurtulmuş ve Soylu gücü artan bir AKP’ye dahil olmuşlardı, bugünse AKP güç kaybı yaşıyor. Öte yandan ortada AKP’ye “taze kan” olabilecek pek cazip isimler de yok. En son devşirilen Sinan Oğan’ın ne kattığı meçhul mesela. Belki Yavuz Ağıralioğlu, ama o da batmakta olan bir gemiye binmekte herhalde tereddüt edecektir.

Geçmişte AKP’de değişik kademelerde görev alıp yolları ayrılanların bir bölümünü geri kazanmak istese de derdine derman olabilecek güç ve yeteneğe sahip pek isim kaldığı söylenemez. Belli bir potansiyeli olanlar ya Erdoğan’ın müdahaleleri ya da Gelecek, DEVA gibi partilerdeki başarısız performanslarıyla bunları büyük ölçüde tükettiler. 

Son günlerde Erdoğan’ın parti genel başkanlığını bırakabileceği söyleniyor. Diyelim ki oldu. Bunun yaralara merhem olabilmesi için a) Yerine gelecek kişinin “emanetçi“ değil gerçek bir lider olmasa da en azından genel başkan olabilmesi lazım. Fakat ortada ne böyle bir isim var, ne de Erdoğan’ın o kişiye böyle bir alan açma ihtimali; b) Erdoğan’ın “partilerüstü cumhurbaşkanlığı“ kimliğini benimsemesi lazım ki buna da Erdoğan’ın çok niyetli olmayacağı ortada.

Son seçimlerde gördük ki düştüğü yerden kalkabilmek için MHP ve Devlet Bahçeli’nin el uzatması yeterli değil. Yeni müttefikler bulmak, bunu da Bahçeli’ye rağmen yapmak zorunda. Diyelim ki 27 Nisan kongresinden sonra İYİ Parti Cumhur İttifakı’na yöneldi, yeterli olur mu? Sanmıyorum.

Yukarıda değindim, tekrarlayacak olursak Gelecek ve DEVA’nın tekrar AKP’ye katılması çok çok zor, üstelik neye yarayacağı şüpheli. Geriye YRP kalıyor, ki daha önce de sıklıkla söylediğim gibi, Fatih Erbakan Erdoğan’ın yarasına pansuman olmak yerine onun hastalığının derinleşmesini ve ondan uzaklaşacakların büyük bir bölümünü kazanmayı tercih edecektir.

Erdoğan’ın iktidarda kalabilmesinin yegane yolu iktidarını paylaşmayı kabul etmesi. Fakat onun en dikkat çeken özelliği de mutlak iktidarını paylaşmaya asla yanaşmaması. Bunu Haziran 2015 seçimlerinden sonra yaşayıp gördük. O seçimlerde sandıktan koalisyon çıkmıştı ama Erdoğan ne yapıp edip bunu engelledi, birkaç ay süren yoğun terör atmosferi sayesinde kasım ayında tek başına iktidarı elde etti. Bugün aynı senaryonun tekrarlanabilmesi birçok açıda zor gözüküyor: Öncelikle ekonomi çok kötü durumda. İkincisi, bölge dengeleri öyle altüst oluyor ki yeniden girilecek bir terör dönemi Türkiye’nin mahvına sebep olabilir.

Erdoğan seçimden sonra sık sık “özeleştiri“den bahsetti, ama buna kendisini pek katacağa benzemiyor. Halbuki iktidar kendisiyle başlayıp kendisiyle bitiyor. Dolayısıyla Erdoğan yaptığı hataları kabul etmeden, özellikle de “tek adam“ sisteminden vazgeçmeden pek bir şey değişeceğe benzemiyor.

Diğer bir seçenek iktidarı içinden birilerinin nihayet Erdoğan’ı alenen eleştirmesi ve “Kral çıplak“ diyebilmesi. Var mı böyle birisi, birileri?