Erdoğan “PKK’ya Silah Bıraktırma” Masasına Hangi Dört Yazarı Ekledi

Geçen hafta bundan tam 20 yıl önce çekilen bir fotoğrafı yayınlamıştım.

2005 yılının 10 Ağustos günü çekilen bir fotoğraftı bu. …

Bugün “Eski Türkiye” denilen bu ülkede ilginç bir sohbet toplantısı sırasında çekilmişti.

Hatırlayın, masanın bir başında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan oturuyordu.…

Toplantıya katılanlar arasında yazar Adalet Ağaoğlu, Gencay Gürsoy, Ahmet Hakan, Nuray Mert, Ali Bayramoğlu, Oral Çalışlar, Mustafa Karaalioğlu gibi yazar ve gazeteciler vardı…

Aynı masanın öteki ucunda ise, bugün 7 yıldır hapiste yatırılan Osman Kavala’yı görüyorduk.  

whatsapp-image-2025-08-11-at-22-56-26.jpeg

KARDEŞLİK VE DEMOKRASİ KOMİSYONUNUN

İLK GÜNÜ BU FOTOĞRAFI NİYE HATIRLADIM

Bu toplantı unutulup gitmişti…

Fotoğraf da arşivlerde unutulmuştu.

Ancak, PKK’nın silah bırakma kararından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan “Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” komisyonunun çalışmalarına başladığı gün bu fotoğraf aklıma gelmişti.

Niye derseniz…

Çünkü şu yaşadığımız olayları, bu fotoğraftan herkes için çıkarılacak çok ders vardı.

Ama önce  bu fotoğrafla ilgili, yazı yayınlandıktan sonra öğrendiğim bazı bilgileri aktarayım.

Bu toplantının hikayesi şöyleydi.

Bundan 20 yıl önce 150 aydın, sanatçı, yazar, bir bildiri yayınladı.

Bu bildiri ile PKK’yı silah bırakmaya, Devleti de Kürt sorunun çözmek için adımlar atmaya davet ettiler.

Türk devleti ezelden beri aydınlardan, sanatçılardan, yazarlardan gelen böyle bildirilere pek sempatik bakmaz.

Hatta zaman zaman, sırtlarına “Terörist damgası” vurup  hapse de atar böyle bildiri yazanları.

“MUHTAR BİLE OLAMAZ” DENİLEN

SİYASETÇİNİN ŞAŞIRTAN RANDEVUSU

Ama artık Türkiye’nin başında AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatmış bir AKP ve başbakan vardı.

“Muhtar bile olamaz” denilen siyasetçi, başbakan olmuş ve “Milli Görüş gömleğimi çıkardım” diyerek herkesi şaşırtmaya başlamıştı.

Nitekim o gün, Türk devletinin klasik refleksini tersine çevirmiş ve bildiri yayınlayan aydınların temsilcilerinin görüşme isteğini kabul ederek başbakanlığa davet etmiştir.

Bu bile “Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığının işaretidir.

O GÜN  8 KİŞİLİK GRUBA BAŞBAKAN

ERDOĞAN’IN EKLEDİĞİ DÖRT İSİM

Geliyorum bu toplantı ile ilgili öğrendiğim yeni şeye…

İmzacı aydınlar aralarında 8 kişilik bir grup oluştururlar.

Ancak başbakanlığa geldiklerinde onları bir sürpriz beklemektedir.

Görüşecek heyete 4 isim eklenmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın  görüşme heyetine kendi eklediği 4 isim şunlardır:

“Ahmet Hakan, Oral Çalışlar, Ali Bayramoğlu ve Adalet Ağaoğlu…”

Bunlardan üçü o gün için şaşırtıcı değil.

Çünkü o günlerde Başbakan Erdoğan ve partisinin attığı adımları destekleyen gazetecilerdir.

Ancak Adalet Ağaoğlu’nu eklemesi bana ilginç göründü.

TOPLANTIYA OFF THE RECORD

KARARINI KİM KOYDURDU

Orijinal 8 kişilik ilk grup toplantıya gitmeden önce bunun “Off the record olmasını” istemeyi düşünürler.

Çünkü düşüncelerini rahatça söylemek istemektedirler.

Ancak Erdoğan’ın eklediği 4 kişiden bazıları yazılmasından yanadır.

Bu arada ilk gruptan Nuray Mert Erdoğan’a “Sayın Başbakan biz söyleyince dinlemiyorlar, burada siz söyleyin de yazmasınlar” der.

TOPLANTIDAN SADECE

ERDOĞAN’IN ŞAKASI SIZDI

Nitekim geçmişe yönelik küçük bir arama yaptım ama neler konuşulduğuna dair fazla bir şey bulamadım.

Konuşulanlarla ilgili bulabildiğim tek şey Başbakan Erdoğan’ın yaptığı şakaydı.

Adalet Ağaoğlu,  “Memleket İsterim” şiirini Diyarbakır’da okumasını isteyince Başbakan da şu cevabı vermişti:

“Okurum tabii nasılsa şiir okudum diye beni ikinci defa hapse atmazlar…”

O TOPLANTIYA KATILANLARA,

“AKP’YE SATILDILAR” ELEŞTİRİSİ

O gün Başbakanla bir araya gelen bu 8 kişiye ağır eleştiriler yapıldı.

Mesela “Gerçek Hayat” dergisinde “AKP’ye satıldılar” diye ağır bir yazı yayınlandı.

O dergide çalışanlardan biri de bugün iktidarın en büyük destekçilerinden biri olan Halime Kökce idi mesela.

O günlerde Saadet Partisi’nde olan Mehmet Bekaroğlu, daha toplantı devam ederken bir basın toplantısı düzenleyip, o masanın etrafındakileri topa tutmuştu.

O gün böyle zor bir işe girmişti insanlar.

Umut veren bir masaydı o…

BUGÜN O KAREDEN ERDOĞAN’I

DESTEKLEYEN TEK KİŞİ KALDI

Ya sonra ne oldu?

Orada bulunan insanların hemen hepsi o günlerde AKP Hükümetinin attığı adımları destekliyordu.

Hatta bazılarının desteği 2010’yılındaki referanduma “Yetmez ama evet” diyerek destek vermelerine kadar gitti.

Bence Türkiye’nin, siyasetinin, özgürlüklerinin, demokrasisinin ve en önemlisi Adaletin bugün içine düştüğü durumun ilk hazin adımı o referandumda atılmıştı.

Bugün o fotoğrafı alın, yakından bir daha bakın.

O 12 kişiden bir teki, Ahmet Hakan hariç, artık Erdoğan’ı destekleyen kalmadı.

O gün listeye kendi eliyle eklediği 4 kişiden sadece biri kaldı yanında.

Adalet Hanım öldü.

Ali Bayramoğlu, çekildiği köşesinde yazdığı yazılarla artık bu iktidara açıktan eleştirel bakıyor.

Oral Çalışlar ise günlük siyasetin tarafı olmadan, iktidara karşı olmamakla birlikte, gelinen noktada kendini pek de rahat hissetmediği bir kulvarda yürüyor.

Buna karşılık o gün dışardan bu masayı topa tutanlardan bazıları bugün iktidara destek veren medyada çalışıyor.

BU AYDIN DESTEĞİNİ KAYBETMEK

AKP’NİN ÇÖKÜŞ SÜRECİNİ BAŞLATTI

Bence Erdoğan’ın bu aydın desteğini kaybetmesi, kendisi ve AKP açısından geriye gidişin başlangıcıydı.

Ama o aydınların çoğunun siyasi karar ve entelektüel tartışmadaki gücünü kaybetmesi, Türkiye açısından da büyük bir zihni çöküşün başlangıcı oldu.

AKP tamamen popülizmin batağına gömüldü ve hızla otoriter rejime doğru sürüklendi.

“MEMLEKET İSTERİM” ŞİİRİNİ 20 YIL ÖNCE

KEŞFEDEN TÜRKİYE NİYE 20 YIL KAYBETTİ

O fotoğraftan bize kalan bir ders daha var.

Türkiye daha 20 yıl önce “PKK’ya silah bıraktıracak yapıcı bir tartışmayı" başlatmış.

Üstelik büyük bir aydın desteği almış.

Hatta Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a gönderdiği Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” şiirini bile ilk adresine, yani Başbakana göndermiş.

Üstelik bu şiiri ona o gün bir MHP’li değil, 12 Mart askeri rejimini eleştiren romanına “İntihar etmeyeceksek içelim bari” cümlesiyle  başlayan sol eğilimli bir yazar vermiş.

O şiir Diyarbakır’da kürsüden bizzat Başbakan tarafından okunmuş.

O zaman durup sormak  gerekmez mi…

Biz altın değerinde kıymetli bu 20 yılımızı niye kaybettik.

BU 20 YILDA İKTİDARDA

TEK BAŞINA AYNI PARTİ VARDI

Bugün, o Aydınların Bildirisindeki talebin neredeyse aynısını  fark edip bu açılımı başlatan parti 23 yıldır iktidarda.

Tabi bu gecikmede, aynı dönemde aynı yağmurlarda birlikte yürüdüğü FETÖ’nün payını da unutmamak lazım.

Koskoca bir 20 yıl…

Sadece binlerce çocuğumuzun kaybına, ekonominin kaynaklarının savaşa akmasına neden olmadı…

YENİ TÜRKİYE’NİN

EN HAZİN FOTOĞRAFI

Neye mal  olduğunu anlamak mı istiyorsunuz;

Bir 20 yıl önceki şu masanın etrafındakilere bir bakın…

Bir de 20 yıl sonra bugün, Cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan uçakta masanın etrafındaki gazetecilere, yazarlara…

“Yeni Türkiye’nin” en hazin fotoğraflarından biri budur işte…

****

NOT: Lütfen bu yazıdan yanlış bir anlam çıkarmayın, kimsenin yakasına yapışacak kadar şuursuz değilim.

Vatanımı seviyorum ve bugün bizi barışa götürecek adımları ve komisyonun çalışmalarını gönülden destekliyorum.

Sadece, Türkiye gerçek bir demokrasiye, İnsan Haklarına, seçilmiş insanların haklarına, Adalete saygıyı sağlayamazsa…

Bu “Rejimden”, Meclis’e ve halka hesap veren bir demokratik “Sisteme” geçemezse, sadece PKK’nın silah bırakması ile barışı sağlamanın beklenen sonucu vermeyeceğini söylemek istiyorum.