CHP siyasi iktidarın kızıştırmak istediği iç krizini tabanına başvurarak aşabilir

CHP’nin İzmir mitingini izledikten sonra yaptığım yorumda parti tabanının tavanı aştığını söylemiştim. Bir benzer olayı en son olarak dün Düzce mitinginde de gördüm. Düzce’de CHP geleneksel olarak çok zayıf, Cumhur İttifakı ise çok güçlü. Buna rağmen Düzce’de CHP için hayli tatmin edici ve coşkulu bir kalabalık vardı.

Mesafe sorunu

Yerel siyaseti çok iyi takip eden Düzceli bir dostum mitinge katılanların sadece CHP seçmeninden ibaret olmadığını söyledi ki bu CHP’nin 19 Mart sonrası faaliyetlerinin hepsinde karşımıza çıkan bir olgu. Ancak “toplumsal muhalefet” olarak özetleyebileceğimiz realite, CHP’ye önem atfetmekle birlikte belli ölçülerde mesafesini koruyor ve onu eleştirmeyi ihmal etmiyor.

Öte yandan eleştiri bağlamında CHP tabanı için de kısmen benzer bir durum söz konusu. Onlar da partilerini eleştirmeyi ihmal etmiyorlar. Fakat arada büyük bir fark var: CHP’liler partiyle aralarına mesafe koymuyorlar, hatta tam tersine parti yönetimiyle aralarındaki mesafeyi hızla kapatmak istiyorlar.

Özgür Özel

CHP iç krizi tabanına başvurarak aşabilir | Ruşen Çakır yazdı

Tedirginlik ve kaygılar

Düzce’de çok sayıda CHP’li ile sohbet etme imkanı buldum. Heyecanlarını yüzlerinden okumak mümkündü. Öncelikle parti yönetiminin, kendileri için “riskli” sayılabilecek Düzce’de miting kararı almasından, ardından Düzcelilerin siyasi iktidarı rahatsız edecek bir katılımla mitinge sahip çıkmalarından memnundular.

Ama başta Özgür Özer olmak üzere CHP’nin yönetici kadrosunda bir tedirginlik ve kaygı vardı. Malum bunun iki temel nedeni var: İlki yine dün sabah erken saatlerde yapılan ve beş ilçe belediye başkanını da kapsayan beşinci dalga operasyon. İkinci ve daha önemlisi eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun mitingden bir gün önce yaptığı o beklenen açıklama.

Daha doğrusu Kılıçdaroğlu’nun o beklenen açıklamada, CHP çoğunluğunun umduğu şeyleri söylememesi. Ne umuyorlardı? 30 Haziran’a ertelenmiş olan kurultay davasında çıkabilecek “mutlak butlan” kararını tanımayacağını söylemesini. Fakat böyle bir şey söylemedi Kemal Kılıçdaroğlu. Dolayısıyla CHP’nin 30 Haziran sonrası geleceğinin ne olacağı meçhul. Daha doğrusu CHP parti yönetiminin nasıl şekilleneceği meçhul. Ve ortada sadece bir aylık bir zaman var.

Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel, CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda

CHP iç krizi tabanına başvurarak aşabilir | Ruşen Çakır yazdı

Tabanın talepleri

Böyle bir gerginliğin ortasında yapılan miting bize şunu gösterdi: Taban, Türkiye’nin değişmesini istiyor. Türkiye’de bir şeylerin yoluna girmesini istiyor. Bunun için de öncelikle Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının özgürlüğüne kavuşmasını istiyor. Bunun nasıl olacağını bilmiyor ama istiyor. Bu talebini de CHP yönetimine seslendiriyor. Nasıl seslendiriyor? Mitinglere giderek, imza kampanyalarına katılarak. Yönetimin kendilerinden istediği herşeyi yerine getirerek.

Ama CHP yönetiminin bu talepleri hayata geçirebilme konusunda neyi nasıl yapacağını tam olarak bildiğini söyleyemeyiz. Anlaşıldığı kadarıyla CHP kervana yolda düzmenin sorunu çözebileceğini düşünüyor ki 19 Mart’tan bu yana bu yaklaşım çok da isabetsiz çıkmadı. Fakat kurultay davasıyla zaman iyice daraldı ve CHP aleyhine işliyor. Peki burada nasıl bir çözüm CHP bulabilir? Zor bir iş.

Dinamik taban ve iletişim yöntemleri

Yine de şöyle bir yaklaşım işe yarayabilir: CHP yönetimi, bu tabanın dinamizmini tavana yansıtabilmenin, aktarabilmenin yollarını bulmayı deneyebilir. Bunu yapabilmek için de öncelikle tabanın birtakım beklentilerini ve önerilerini derlemesi gerekir. Bu noktada birçok şey yapmak mümkün. Mesela CHP tabanını ya da CHP’ye oy vermeyi düşünen insanları hedef alan birtakım yüz yüze görüşmeler, online anketler olabilir.

Burada şöyle bir husus var: 31 Mart 2024’teki CHP’nin yerel seçimde zaferine imza atan ekibin çok önemli isimleri daha ilk dalgada cezaevine atıldı sudan gerekçelerle. İlk aklıma gelenler Necati Özkan, Mehmet Ali Çalışkan mesela. Onlar yok şu anda. Yerleri tabii ki doldurulabilir. Ama burada çok disiplinli bir şekilde bu çalışmayı örgütleyebilecek bir yapıya, birtakım organlara sahip olması gerekiyor CHP’nin. Bazı kurumlar, kuruluşlar olduğunu duyuyorum. Birtakım çalışmalar yaptıklarını biliyorum. Ama genellikle bunlar, kısa ve seçmen tercihini belirlemeye yönelik çalışmalar.

Ekrem İmamoğlu

CHP iç krizi tabanına başvurarak aşabilir | Ruşen Çakır yazdı

Sosyal medya kullanımı

Ama artık olayın birazcık seçmen tercihini belirlemeden çıkıp seçmenin beklentilerini ve önerilerini derlemeye doğru evrilmesi gerekiyor. Oralardan birtakım analizler yapıp bunlar parti projelerine çevrilebilir. Tabii anketlerin dışında akla gelen bir başka husus sosyal medya üzerinden birtakım çalışmalar yapmak.

Bu noktada CHPnin sosyal medyayı çok etkili kullandığına emin değilim. Evet Özgür Özel’in ve parti yönetiminin sosyal medya hesapları var. O hesaplardan genellikle mitinglerde, basın toplantısında vb. söylenenler paylaşılıyor. Ekrem İmamoğlu daha ilk andan itibaren çok etkili bir şekilde sosyal medya kullanıyor ve bunların önünde çok ciddi yasaklar da getiriliyor.

Ama bunun dışında bir perspektifte CHP’nin sosyal medyayı kullanabilmesi, aşağıdan yukarıya bir iletişimi sağlaması gerekiyor. Zira CHP’nin mevcut  sosyal medya stratejisi yukardan aşağıya, yukarının birtakım görüşlerinin aşağıya aktarılması üzerine bina edilmiş. Bunu tersine çevirmesi mümkün olabilir. Bunları deneyebilirler.

Yerel yönetimlerin rolü ve parti içi dinamikler

Ayrıca tabii ki yerel anlamda bazı toplantılar düzenlenebilir. Belediyeler bu anlamda çok önemli. Ama belediyelerin üzerinde çok ciddi bir yargı baskısı, vesayeti var. Düşünün İstanbul’da ilçe belediye başkanları teker teker tutuklanıyor. Hal böyle olunca belediyelerin öncelikleri epey değişmiş durumda. Parti yönetiminin de, teşkilatların da böyle bir sorunu var. Özellikle Kılıçdaroğlu olayıyla beraber, ne yapacaklarını tam bilemiyorlar. Üstelik tekrar parti içi iktidar savaşları kızışacağa benziyor. Tabii bunun yaşanması için siyasi iktidarın elinden geleni yaptığını ve yapacağını da unutmamak gerekiyor.

An itibariyle Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ikilisinin yönettiği CHP’ye paralel olarak Kılıçdaroğlu çizgisinde bir CHP’nin şekillendiği realitesini kabul etmek gerek. Bu noktada mevcut CHP yönetimi, parti içi iktidar savaşlarının yeniden kızışmasını engellemek, en azından etkisini azaltmak için devreye parti tabanını sokmayı deneyebilir. Eğer aşağıdan gelecek olan öneriler iyi analiz edilip somut projelere dönüştürülür ve tekrar aşağıya aktarılabilirse CHP denince akla parti içi kavgalar gelmeyebilir.

Zamanın önemi

CHP’nin yeni ve farklı adımlar atması gerekiyor. Şu haliyle baktığımızda hafta sonu mitingleri, İstanbul’da Çarşamba akşamları mitingleri, grup toplantıları, Silivri ziyaretleri derken CHP’nin programı hayli yüklü. Peki bunu nasıl yapabilir? Zamana ihtiyacı var ki değindiğimiz gibi epey kısıtlı. Ayrıca birtakım kadrolara ihtiyacı var CHP’nin. Hem siyasetçi kadrolara hem işlerden anlayan profesyonellere ihtiyacı var.

Ve zaman her geçen gün azalıyor. Özellikle kurultay davasının ertelendiği, 30 Haziran tarihi CHP’nin elini bayağı zorluyor. Yine de bütün bunlara rağmen, halkın sesini iyice dinleyip bunu tekrar halka projeler olarak iletebilecek olan bir CHP’nin, sorunları, krizleri daha kolay aşabilme imkanı yakalayacağını söylemek mümkün.