Bir yıl erkene bile alınsa genel seçimlere en az iki yıl var. Demirel'in deyimiyle siyasette 24 saat bile uzunken, iki yıl çok daha uzun ve çok şey değişir. Üstelik küresel ve bölgesel pozitif gelişmeleri saymıyorum, sadece Türkiye'de siyaseti "kirleten" iki önemli alanda derin sonuçlar üretecek gelişmeler bile çok şeyi değiştirecek...
Özellikle sivil siyaseti rehin alan "silahın" devreden çıkması ve kayıtdışı yollarla siyaseti finanse etme kapılarının kapanıyor olması...
Bu iki sonuç, partileri de ittifakları da derinden etkileyecek.
Elbette siyasi tarihimizde yolsuzluk- siyaset ilişkisi hep vardı ve bazı sonuçları da görüldü. Ancak hiçbir dönem bugün İBB'de ortaya çıkan "yolsuzluk" iddiaları kadar büyük boyutlu değildi ve bu kadar pervasızca da yapılmadı.
CHP ve medyası görmezden gelse de bazen açık bazen dolaylı yolsuzluğa sahip çıkan noktaya gelseler de sonuç değişmeyecek. Başlangıçta görülen mağduriyet havası CHP'nin oyunu biraz yükseltse de son anketler CHP'nin normaline döndüğünü gösteriyor. Soruşturma derinleştikçe ve itiraflar ortalığa saçıldıkça tablo daha da değişecek. Asal Araştırma'nın son mayıs ayı anketinde bu gerçek çok daha net görülüyor. İşte, "Bu pazar bir milletvekili seçimi olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?" sorusuna verilen cevaplar ve ilk 4 parti: AK Parti yüzde 33.5, CHP yüzde 32.4, DEM Parti yüzde 9.1, MHP yüzde 8.6...
Oysa CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP'ye yakın medya bambaşka bir tablo çiziyor. Verdikleri oranın en alt sınırı yüzde 50 civarında. Bir anlamda 2023 seçimleri öncesi gibi bir hava yaşanıyor. O seçimlerde yaşanan hayal kırıklığına rağmen bu havaya girilmesi de boşuna değil. Şu gerçeği CHP de fondaş medyası da görüyor; yolsuzlukla ilgili belge ve bilgiler arttıkça suni biçimde oluşan o mağduriyet havası dağılıyor.
Bu havayı dağıtan bir başka gelişme de "terörsüz Türkiye" projesi... Bu projeyle siyasetteki dengeler de değişiyor. En önemlisi de başta İstanbul olmak üzere yerel seçimlerde CHP'ye başarı getiren DEM Parti ellerinden kaçıyor. CHP bu tabloyla yüzleşmemek için ısrarla "erken seçim" çağrısı yapıyor.
Terör örgütü PKK'nın silah bırakması, fesih kararı olması sadece CHP'yi değil diğer partilerin pozisyonunu da etkileyecek. Özellikle DEM Parti'nin yeni dönemde nasıl bir siyaset izleyeceği ve süreci nasıl yöneteceği dikkatle izlenecek. DEM Parti, "sol" kesimle birlikte "Türkiyelileşme" çizgisi mi izleyecek yoksa daha Kürt milliyetçiliği ekseninde bir siyasete mi yönelecek?
CHP'de yaşanacak siyasi dalgalanmalar da dikkate alındığında DEM Parti'nin önünde fırsatlar da var riskler de... Kandil'in zehirli siyaset dilini terk edip "ortak vatan" eksenli kucaklayıcı bir siyaset dili ve güçlü bir siyasi aktörle muhalefetin ana aktörü de olabilir, aceleci ve dışlayıcı siyaset izleyerek birkaç parçalı partiye de dönüşebilir.
DEM Parti'nin silah bırakma sürecinde izlediği makul siyasete bakılırsa tercihleri birinci şıktan yana olacak gibi. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin son komisyon önerisi üzerine harekete geçen ve farklı partilerle görüşün DEM Parti yönetiminin şu açıklaması da bunu güçlendiriyor:
"Heyetimiz, sürecin sağlıklı ilerlemesi için TBMM çatısı altında, tüm siyasi eğilimlerin temsil edileceği ve demokratik uzlaşı arayışını kolaylaştıracak tam yetkili bir komisyon kurulması önerisini muhataplarına iletmiştir."