CHP, PKK’nın ne düşündüğünü bilmiyor muydu?

Kendileri kongre yaparak ilan etti, PKK bitti. Buna rağmen "bahaneciler", tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrası unutulan Japon askerleri misali 70'lerde kalan solcu PKK'lıların "kuyruğu dik tutmak" adına yaptıkları açıklamaya takılarak ortalığı yangın yerine çevirmeye çalışıyor.

Keşke dertleri, tutarsızlıklarla dolu PKK'nın cumhuriyet ve Lozan eleştirisi olsaydı. Öyle olmadığını PKK baronlarının Altılı Masa'ya ve "kent uzlaşısı" yapıkları İmamoğlu'na açık destek vermeleri karşısında susmalarından biliyoruz. Geriye dönüp bakın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den CHP yandaşı medya mensuplarına, Cumhuriyet Gazetesi'nden Sözcü'ye hiçbiri o günlerde PKK'nın cumhuriyet dönemine yönelik eleştirilerini hatırlamadı.

Oysa sadece PKK veya DEM Parti geleneği değil sosyalist sol da büyük oranda cumhuriyetin ilk yıllarındaki ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına ve uygulamalarına karşı çıkıyordu.

Bunu en iyi CHP'liler ve Cumhuriyet Gazetesi bilir. Ama bildikleri hâlde sırf "AK Parti kaybetsin" diye sustular ve sivil siyasetin zehirlenmesine göz yumdular... "Her evden bir oy HDP'ye verilsin" denildiğinde CHP yönetimi bunu bilmiyor muydu? İmamoğlu da 2019 ve 2024 İstanbul seçimlerini böyle düşünen PKK'lıların açık desteğiyle kazandı. "Kent uzlaşısı" tam da buydu.

PKK ve DEM Parti geleneği de bunu biliyordu. Rahmetli Sırrı Süreyya Önder, 2023 seçimleri öncesi CHP ve Altılı Masa iktidarını "kör bıçak" olarak niteliyordu.

Bu kesimler sanki yeni öğrenmişler gibi "Lozan'a karşı çıkanlarla barış yapılmaz" demeye getiriyorlar. Oysa Lozan bahane, asıl dertleri Başkan Erdoğan'ın terörü de bitiriyor olması. Buna dayanamıyorlar işte...

Çünkü niyetleri kötü... Alman filozof Kant'ın dediği gibi: "Ahlaki eylemlerde esas olan niyet, iyi niyettir." Ne yazık ki, PKK bildirisine karşı çıkanlarda "iyi niyet" yok. İyi niyet olsa, 50 yıl sonra bitme noktasına getirilen bir örgütün hezeyanları değil, bitişleri ön plana çıkartılırdı. Bu tuzağa CHP Genel Başkanı Özgür Özel de düştü. Herhalde yine mahalle baskısı galip geldi ki şöyle diyebiliyor:

"Kelime kelime müzakere edilen bir süreçte Türkiye Cumhuriyeti ile soykırım yan yana getirilebiliyorsa, Lozan'a laf edilebiliyorsa bunu muhataplık ilişkisi içinde olanlar yanıtlayacak."

Doğrusu ne dediği tam anlaşılmıyor ama olup biteni doğru okuyan bir siyasetçi, 50 yıl sonra bir terör örgütünün bitişine böyle yaklaşmaz. Burada esas olan, örgütü kuran aktörün sözleri ve örgütün de kendisini bitirme kararı almasıdır.

Gerisi lafügüzaf... O bildiride içi boş ve büyük büyük laflar edilmesi sonucu değiştirmez. Ayrıca onları Öcalan yalanlıyor. Alın PKK'nın çıkış gerekçesini... Öcalan bu çıkışı, "demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasına" bağlıyor ve şöyle diyor:

"Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır."

70'lerde kalan o yöneticiler bunu anlamasa da Öcalan onları şoke eden şu öneriyi de getirdi ve kabul ettirdi:

"Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir."

Şimdi sırada silahların teslimi var ve onun gerçekleşmesiyle siyasette bambaşka bir dönem başlayacak. Bunun DEM Parti içine ve genel siyasete nasıl yansıyacağını ise önümüzdeki günlerde göreceğiz. Kimlerin tahtı sarsılacak, kimler ucube ittifaklara yönelecek o zaman göreceğiz.

Son söz, Hz. Ali'den: "Niyeti kötü olanın attığı ok kendine döner."