Türkiye teknolojik dönüşümün kritik olduğunun farkında. Eğer bu fırsat penceresi de kaçırılırsa, gelişmiş ülkeleri yakalama şansımız bir hayli azalabilir. Dolayısıyla boşa kaybedecek zamanımız yok. Önümüzdeki beş yılı çok iyi değerlendirmeliyiz
Küresel ekonomi büyük bir teknolojik dönüşümün içinden geçiyor. Yapay zekâdan otonom robotlara, kuantum bilgisayarlardan elektrikli araçlara kadar birçok farklı teknoloji, eş zamanlı olarak ekonomileri dönüştürüyor. Üretimden ulaştırmaya, depolamadan pazarlamaya kadar istisnasız tüm iktisadi aktiviteler bu dönüşümden etkileniyor. Gelişmiş ülkeler, bu teknolojiler sayesinde küresel ekonomideki ağırlıklarını korumaya çalışıyor. Gelişmekte olan ülkeler ise yeni nesil teknolojilerden yararlanarak gelişmiş ülkelerle aralarındaki farkı kapatmayı hedefliyor.
Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin taklitçilikten kurtulup yenilikçiliğe geçiş yaparak bu teknolojileri kendi imkanları ile üretmeleri ihtimalinin tedirginliğini yaşıyorlar. Kendi tasarladıkları küresel düzen kendi aleyhlerine işlemeye başlayınca, oyunun kuralarını değiştirmek için düğmeye bastılar. ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in Batılıların bu anlayışını şu sözlerle çok iyi özetledi: "Küreselleşme fikri, fakir ülkeler daha basit şeyler yaparken zengin ülkelerin değer (küresel tedarik) zincirinde daha yukarılara çıkacağı yönündeydi."
Ama artık işler değişmeye başladı. Yeni nesil teknolojiler, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki güç mücadelesinin yönünü tayin etmekte oldukça belirleyici olacak. Teknolojik dönüşüm, gelişmekte olan ülkeler için belli tehditler barındırsa da aynı zamanda önemli fırsatlar da sunuyor. fırsatlar da sunuyor.
2030 SANAYİ VE TEKNOLOJİ STRATEJİSİ
Türkiye bu teknolojik dönüşümün ne derece kritik olduğunun farkında. Eğer bu fırsat penceresi de kaçırılırsa, Türkiye'nin gelişmiş ülkeleri yakalama şansı bir hayli azalabilir. Dolayısıyla boşa kaybedecek zamanımız yok. Önümüzdeki beş yılı çok iyi değerlendirmeliyiz. Bu farkındalık doğrultusunda, Türkiye'nin 2030'a kadar sanayi ve teknolojik gelişime yönelik izleyeceği yol haritası bu hafta açıklandı.
'2019-2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi' döneminde kayda değer gelişmeler yaşansa da bazı hedeflerde sapmalar yaşandı. Kovid-19 salgını ve yüksek enflasyon sonrası bozulan makroekonomik istikrar, bu durumda etkili oldu. Yüksek teknolojili ihracatın payını yüzde 5,8'e çıkarmayı hedeflenmişti. Fakat yüzde 3,8'de kaldık. Ar-Ge harcamalarının GSYİH'ye oranını yüzde 1,8'e çıkarılması hedeflenirken, bu oranı 1,42'ye çıkarabildik.
'2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi' bir öncekine kıyasla daha iddialı hedeflere sahip. Bununla birlikte, küresel eğilimlere dair daha kapsamlı analizler ile Türkiye'nin teknolojik dönüşümdeki konumuna ilişkin daha bilinçli bir yol haritası hazırlandığına dair işaretler var. Ayrıca, sanayi ve teknolojik gelişime yönelik verilecek teşviklerde sadece sektörel bazda değil projeler bazında da seçiciliğin arttırıldığı göze çarpıyor. 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi şu beş temel amaç üzerine inşa edilmiş:
1. Yüksek teknolojide ve kritik alanlarda yerli üretim kapasitesini artırmak ve dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak,
2. Dijital ekonomiye geçişi sağlayarak teknoloji çağının lider ülkelerinden biri olmak,
3. Yeşil ve döngüsel ekonomiye geçişi sağlayarak sanayi kaynaklı karbon emisyonlarını azaltmak,
4. Küresel pazarlara entegrasyonu ve rekabet gücünü artırmak,
5. İmalat sanayiinin verimlilik, kapasite ve ölçek sorunlarını çözmek; kriz ve şoklara karşı dayanıklılığı artırmak.
Bu beş amaca ulaşmaya yönelik 100 farklı strateji belirlenmiş. Bu stratejilerin hayata geçirilmesiyle birlikte 2030'a geldiğimizde dünya imalat sanayii katma değeri içinde Türkiye'nin payının yüzde 1.33'ten 1.65'e; yüksek teknolojili ürün ihracatının 8.8 milyar dolardan 30 milyar dolara; Ar-Ge harcamalarının GSYH'ye oranını yüzde 1.42'ten 2'ye yükseltilmesi hedefleniyor.
HIT-30'un rolü
HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı, bu hedeflere ulaşma yolundaki en önemli destekleyici unsur olacak. Geçtiğimiz yaz açıklanan bu program kapsamında elektrikli araçlar, batarya, çip, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve Ar-Ge ekosistemi alanlarındaki özel sektör yatırımlarına 2030 yılına kadar toplam 30 milyar dolar yatırım desteği sağlanacak. Teşvikler bu altı ana başlık için açılan çağrılar sonrası yapılan teknik değerlendirmelere göre dağıtılıyor. Şu ana kadar açılan çağrılara yoğun talep olduğu gözlemleniyor. Türkiye'nin küresel teknolojik dönüşümde trendin rüzgarında savrulan bir ülke olmak yerine trendi şekillendiren bir ülke olabilmesi için HIT-30 benzeri seçici teşvik politikalarının sayısının arttırılmasına ve sadece makro bazlı hedeflerle değil mikro hedeflerle de sürecin takibini yapabileceğimiz mekanizmalara ihtiyacımız olacak.