Okullarda okuduğumuz her metin her zaman akıllarda kalmaz. Bende bir tanesi hem kaldı hem de etkiledi. Lisede Cambridge’den gelen hocamız Mr.Browning bir ödev verdi. Yukarıdaki başlığın aynı. Epey zorlandık.
Fiziki cesareti tarif daha kolay. Özellikle harpte yapılan kahramanlıklar hem hatırda kalıyor hem tarifi daha kolay.
Kimi kişilere madalya da veriliyor üstün hizmet ve kahramanlıktan dolayı. Fiziki kahramanlığın bir kısmı iç güdüsel; ülkeyi. kendini veya bir arkadaşını korumak amaçlı.
Spordaki aşırı tehlikeli durumlar ise daha ziyade macera düşkünlüğü. En yüksek dağa tırmanmak gibi. Heyecan duymak için… Onlar da bir tür fiziki kahramanlık. Çoğu çocuk için rol model oluyor.
Medeni cesaret tarifi daha zor. Pek içgüdüsel değil. Zamanla kazanılan ve yetişilen ortamla ilgili daha çok. Aile ortamı da önemli rol oynar. Fiziki tehlikesi çok olmasa da başka tehlikelere açık.
Hatırlarım rahmetli babam Meksika buğdayının Türkiye’de ekilmesine karşı çıkıp TMO’dan emekliliğini alamadan istifa edip kampanya açtı. Sonra Hükümet değişince döndü ve emekliliğini tamamladı. Meksika buğdayı ekilmedi. Medeni cesaret konusunda ilk dersi babamdan aldım.
Bu tür cesaret belirli bir kişinin veya toplumun tepkisine açıktır. Bir bakan Başbakan’ın duymak istemeyeceği şeyi söylerse koltuğunu kaybedebilir. Koltuk mu önemli yoksa inandığı şeyi söylemek mi! İkilem bu.
Bazen söylenen şey toplumun tepkisini çekebilir. Özellikle vatan sevgisi veya dini inanç en “tehlikeli” konular. Medeni cesarette eğitim tam anlamıyla belirleyici değil. En önemli unsur belki de ahlaki cesaret. Medeni cesarete yol açan odur.
Farklı düşüncelerin kaynağı eski zamanın filozoflarından gelmiştir. Bakıldığında eski Yunanda en azından filozoflar bakımından geniş bir düşünce hürriyeti olduğu görülüyor. Filozoflarin çoğu kilise ile de ilişkili idi.
Ancak, sonraları düşünce farklılığına, aykırı görüşlere olan hoşgörü zaman zaman azaldı. Giardona Bruno Kopernik’in tezini savundu ve dünyada başka gezegenlerin de olduğunu söyledi. Sonunda aykırı görüşleri için Roma’da engizisyon mahkemesi tarafından yakılmasına 1600 yılında karar verildi.
Şu bir gerçek :
“İnsanlığı daha iyi bir geleceğe yönlendiren büyük insanların hepsi, muazzam bir ahlaki cesarete ve sarsılmaz bir kararlılığa sahip insanlar olmuştur. ABD Başkanı Abraham Lincoln muhteşem işi ahlaki cesaretle yaptı; Bu kadar çok direnişle karşılaşmasına rağmen Kurtuluş ilanını uygulamaya kararlıydı. Einstein, tarih öğretmenine bazı mantıklı sorular sorduğu için okuldan atıldı. Okulda gerçekten zor zamanlar geçirdiği çocukluğundan beri örnek bir ahlaki cesaret ve kararlılık gösterdi. “
Son zamanlarda kişisel medeni cesaret göstererek sonunda ölen Rusya lideri Putin karşıtı Navalny oldu. Filistinlilere hürriyet diyerek kendini yakan Amerikalı asker hem fiziki hem medeni cesaret gösterdi benim kanımca. Keza Gazze’de bombaların altında çalışan doktorlar her iki cesareti de gösteriyorlar.
Görüşüme göre kadınların medeni cesaret konusunda erkeklerin önünde olduğu kanısındayım.
Bazen devletler de medeni cesaret gösterebilir. Birçok devlet ve kişi İsrail’in yaptığı soykırım derken Güney Afrika ağzında gevelemeden Adalet Divanı’na başvuruverdi. ABD Başkanı Biden ise en ufak medeni cesaret gösteremiyor. Bundan sonra gösterse de kıymeti yok. Ahlaki nedenlerle değil seçim kaybetme korkusu ile yapmış olacak. İsrail’in yaptıklarını kınayan İsrail vatandaşları kadar olamadı.
Bakalım dünyamızda hangi devlet medeni cesaret gösterip ABD’nin Gazze’de soykırıma ortak olduğu görüşüyle Adalet Divanı’na başvuracak.
Bence hem fiziki hem medeni cesaret değerli. Ama medeni cesaret biraz daha ve özellikle toplum bakımından önemli. Medeni cesareti yüksek olan toplumlar daha sağlıklı toplumlardır.
Bu konuda toplumca en hassas konuların arasında din gelir. Şeytan ayetleri konusunda yazar Salman Rüşti’nin başına gelenleri biliyoruz.
Daha hoşgörülü eski Yunan’dan bir örnek vereyim. Epicurus Tanrı’yı sorgulamıştı :
“Eğer Tanrı kötülüğü önlemek istiyor ve yapamıyorsa her şeye kadir değildir. Kadirse ve yapmıyorsa o zaman iyi niyetli değildir.Ama kadirse ve istiyorsa o zaman neden kötülük var. Kadir değil ve istemiyorsa o takdirde ona neden Tanrı diyoruz.” O zamanlar da bu aykırı bir görüştü.