İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun çıkar amaçlı suç örgütü yöneticiliği ve terör örgütüne yardım etme iddiasıyla gözaltına alınmasının ardından iki kritik hadise yaşandı. Birincisi, ekonomik istikrarı tehdit eden ataklar. İkincisi ise kitleleri sokağa çağırma densizliği! İmamoğlu, "Gezi sosyolojisi" olarak adlandırabileceğimiz ortamın ürettiği siyasi aktör olduğu için yukarıdaki iki gelişme bizce şaşırtıcı olmadı.
Şimdi, tarihi hafızada kalan ama bugüne uyarlanabilecek iki olayı hatırlatmanın tam zamanı...
İlki, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, İmamoğlu'nu sahiplenme biçimi. Veya kendisini mecbur hissetmesi! Neden? Çünkü genel başkanlık koltuğuna oturduğu kurultayın divan başkanı İmamoğlu idi. Kurultayda akşam saatlerine kadar Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir kez daha seçilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Ne oldu ise sandıkların kurulmasından sonra oldu. Salondaki hemen herkes bir görünmez elin devreye girdiği kanaatini paylaşıyordu. Kemal Bey'in "hançerlenme" çıkışına, Selvi Hanım'ın, protokol sıralarında Özgür Bey'i tersleyen tavrının eşlik ettiği sırada, atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmişti. Öyle anlaşılıyordu ki Özgür Özel'i o koltuğa İmamoğlu oturtmuş, elbette "siyasal diyetin reçetesini" de yazmıştı. Bugün dava konusu olan şaibe iddiaları ile malûl o kurultayın temize çekilmesi elzemdi. Hatta "CHP'ye kayyum atanması" ihtimali de vardı. Bu riski göze alamayan Sn. Özel, 6 Nisan 2025 için, "mecburen olağanüstü kurultay" kararı almak durumunda kaldı. Koskoca CHP'yi, İmamoğlu'nun politik kariyer planlamasına ipotek eden Özgür Bey'in, elbette perde arkasında kalan ama açıklamak istemeyeceği bir bagajı olduğu da neredeyse tescillendi. Tıpkı, Kılıçdaroğlu'nu malûm "Adalet Yürüyüşü'ne" çıkmaya icbar eden nedenlerde olduğu gibi. CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun hüküm giymesine yol açan MİT TIR'ları belgelerinin sızdırılmasında Kemal Bey'in bilgisi ve pozisyonu hakiki manada açıklığa kavuşmadı. Devletin gizli kalması gereken belgelerinin genel merkeze kim/ler tarafından ulaştırıldığı, Berberoğlu'na görevi kimin tevdi ettiği, firari Can Dündar üzerinden icra edilen operasyonda Berberoğlu'nu bile aşan kurgunun müelliflerinin kimliği tahmin düzeyini geçemedi. İddialara göre Berberoğlu ailesi, Enis'in cezaevinde yalnız ve siyaseten sahipsiz bırakılmasından rahatsızdı ve asıl bedeli ödemesi gerekenlerin sütre gerisinde kalmasını ise hazmedemiyordu. Kulislere de yayılan bu tepkisellik, ciddi siyasal sonuçlar doğurması muhtemel biçimde genel merkeze yansıdığında, Kemal Kılıçdaroğlu 15 Haziran 2017'de kendisini İstanbul yolunda buluverdi. Hem partiyi sarsabilecek özel ve özellikli bir krizi aşmayı hem de bu vesileyle geniş tabanlı muhalefet örgütlemeyi hedefledi.
***
Bir başka örnek ise merhum Başbakan Bülent Ecevit'in cenaze töreni sırasında yaşandı. Sadece dikkatli gözlerden kaçmadı. Teşbihte hata olmasın... Bugün, İmamoğlu'na sahip çıkmak için el artıran, bilhassa gençleri sokağa dökmeye çalışanlar, kitlelerin enerjisini organize ettikten sonra hep sırça köşklerine çekildiler. Olan gençlere oldu. Provokatörlere gün doğdu. Ülkenin genel asayişi ve huzuru bozuldu. İleriki yıllara acılar miras bırakıldı! Türkiye'nin siyasi tarihi, parti liderlerinin sokak çağrılarının peşine takılanların umdukları hakkı bulunamadığına, aksine aradıkları hakların da yitip gittiğine, tertemiz kuşakların kaybedildiğine ilişkin dramatik olaylarla dolu. Merhum Ecevit'in cenazesine dönecek olursak... Partiyi sahiplenecek aile fertleri ve mirasçıları bulunmadığı için daha o dakika kasadaki paraların paylaşımı başlamıştı. Musalla taşının başında sahte gözyaşı döken parti yöneticileri ve vekiller, tabut Kocatepe Camii'nden çıkarken cenaze arabasının yanında görüntü vermişler ama araç Mithatpaşa Caddesi'nden dönerken aradan sıyrılıp Sakarya Caddesi'ndeki meşhur bir lokantada rakı-balık yapıp ardından sıcak makam araçlarına binip Devlet Mezarlığı civarında yeniden korteje katılmışlardı. Merhum Rahşan Ecevit, 80 küsur yaşına rağmen, o Ankara soğuğunda kilometrelerce yolu cenaze aracına tutunarak yürümüştü.
Diyeceğim o ki...
Görünen hesapla arkadaki asli hesap çok başka oluyor. Ve heyecanlı gençlik ile mutsuz yaşlıların kızgınlığını ateşleyenler, amaçlarına ulaşıyor ama bedeli hep başkaları ödüyor!