Dünyayı değiştiren 4 lider ve AK Parti Kongresi

AK Parti, bugün 8'inci Olağan Büyük Kongresi'ni yapıyor. Her kongrede parti yönetiminde veya kabinede kimlerin değişeceği doğal olarak merak ediliyor ve kongre daha çok bu beklenti üzerinden izleniyor. Bu da doğaldır ancak bu kez durum biraz farklı. AK Parti iktidara geldiği günden itibaren hem çok büyük siyasi ve sosyal dönüşümlere imza attı hem de ülke tarihinde darbeler dâhil en büyük iç ve dış kuşatmaları püskürterek sivillerin verdiği demokrasi mücadelesinin vazgeçilmez adresi oldu.

Geriye dönün bakın, sadece Türkiye'de değil, dünya siyaset tarihinde demokratik seçimlerle 23 yıl boyunca kazana kazana gelen, vesayet odaklarıyla vuruşa vuruşa mücadele eden ve ülkeyi küresel aktöre dönüştüren lider ve parti örneği pek yoktur. Yaşanan ekonomik sıkıntılara, gerilimlere rağmen Türkiye'nin böyle bir gerçeği var. Bu da Başkan Erdoğan'ı en karşıtlarının gözünde bile sözü dinlenen küresel bir lider ve dünyayı dönüştürecek birkaç liderden biri yapıyor.

İçeride siyaset üretemeyen birileri ve daha çok da Batıcı aydınlar burun kıvırsa da dünyanın en önemli aydınları, dergileri hem Başkan Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür" siyasetini hem de Türkiye'nin artan gücünü görmezden gelmiyor. Bunun son örneği Fransa'nın en etkili haber dergisi Le Point... Dergi önümüzdeki ayki kapağında yeni dünya düzenine yön vereceğini iddia ettiği 4 liderin fotoğraflarına yer verdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping...

Küresel güçler yeni bir dünya düzeni kurulurken artık Türkiye'yi ve liderini göz ardı edemiyor. 90'lı yıllarda Zbigniew Brzezinski, "Büyük Satranç Tahtası" kitabında Türkiye'nin Türk cumhuriyetleriyle ilişkisini ele almış ve bu ilişkinin Rusya dâhil birçok ülkeyi korkuttuğunu yazmıştı. Ancak şu notu da düşüyordu: "Türkiye siyasi ve ekonomik açıdan çok zayıf."

Brzezinski bugün yaşasaydı ne yazardı bilmiyorum ama Türkiye'yi iyi tanıyan, FETÖ'nün de önünü açan CIA'nın önemli isimlerinden Graham Fuller, 2020 yılında ABD yönetimini uyaran şu tespiti yapıyordu: "ABD; Türkiye'yi, NATO'yu, AB'yi hatta Rusya ve Çin'i kontrol etmede yetersiz kaldığı için hayal kırıklığı içinde olabilir. Ama esas neden o değil. Dünyanın bu karmaşık bölgesinde başka bir Türkiye var. Kendi belirlediği yeni ve gelişen kimliğinin ve özgüveninin sınırlarını keşfeden, kaslarını gerdiren bir Türkiye. İşte bu gidişatın nedeni o!"

CHP dâhil içerideki birileri kendi koltuk savaşlarıyla uğraştıkları için doğal olarak Türkiye'nin dünyada artan bu rolünü de görmedi ya da görmek istemedi. Fransız dergisi Le Point ise biraz da ABD'nin AB'yi dışlaması nedeniyle Türkiye gerçeğini ve liderini görmek zorunda kaldı. Oysa aynı dergi 2018 yılında bambaşka bir telden çalıyor ve Başkan Erdoğan'ı "diktatör" ilan edip "Erdoğan nereye kadar gidecek?" diye soruyordu. Akıllandılar mı bilmiyorum ama yedi yıl sonra, küresel bir derginin yeni dünya düzenine yön verecek dört liderden birinin Başkan Erdoğan olduğuna dikkat çekmesi kendi adlarına iyi bir adım. En azından gerçeği görmüş oldular.

Nasıl görmesinler ki, Türkiye son yıllarda pekişen küresel gücüyle kendisinden söz ettirmeyi başaran bir ülke oldu. Başkan Erdoğan'ı Le Point'in kapağına taşıyan da Türkiye'nin savunma sanayiinde dikkat çeken çıkışı, diplomasideki ezber bozan hamleleri ve küresel barışı zorlayan çabalarıydı. Çünkü Başkan Erdoğan, liderlik ettiği barış diplomasisi anlayışıyla, başta Rusya-Ukrayna savaşında üstlendiği arabuluculuk rolü ve soykırımcı İsrail'in Gazze işgali karşısında uluslararası toplumun vicdanını harekete geçirmesiyle Türkiye'nin tartışılmaz barışçıl gücünü herkese gösterdi. Düne kadar algı operasyonlarıyla Başkan Erdoğan'ı itibarsızlaştırmaya çalışan Le Point dergisi bu gerçeği istemese de gördü ve bükemediği eli öptü. Birileri ders alır mı dersiniz?

Son sözü kongreyle bağlayalım. AK Parti'nin 8. Olağan Kongresi, Başkan Erdoğan'ın bu küresel perspektifi ışığında ve iddialı bir vaatle gerçekleşiyor: "Aziz milletimizin kaderini değiştiren, Türkiye Yüzyılı'na emin adımlarla ilerleyen kutlu yolculuğumuzda, Allah'ın izniyle yarım kalan hiçbir hikâye olmayacak..."

İç siyaset açısından kongreye damgasını vuracak olan da hazırlanan kongre filmi. Film, değişen Türkiye'yi anlatan dinamik kurgusu, sahiciliği ve duygusuyla uzun yıllar sonra iz bırakacak ve kadroları harekete geçirecek nitelikte. Hangi parti olursa olsun siyasete değer katan her adıma destek vermek gerekiyor.