Cuma gününün en önemli gelişmesi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan gelen "üçüncü dünya savaşı çıkabilir" uyarısı idi.
Kimse üzerinde durmadı…
Ama ertesi gün asıl önemli mesaj Milli Savunma Bakanlığı sözcüsünden geldi:
“Türk Ordusu, üçüncü dünya savaşına hazır…”
Hayretler içinde kaldım…
Nereden çıktı şimdi bu açıklama?
Ordu halka güven mi veriyordu?
Yoksa birilerine “Ayağını denk al” mı diyordu…
Bu iki mesaj Türk medyasında Arda Güler olayının onda biri kadar bir yer bulamadı kendine…
Neden?
Acaba bu uyarıları ve Türk ordusunun mesajı ciddiye alınmadı mı…
Yoksa yukardan “Biz söylüyoruz ama siz büyütmeyin” mesajı geldi de ondan mı…
İşin en ilginç yanı ise, Türk Ordusu'nun da bu mesajı fazla ciddiye almamasıydı.
Çünkü brifingde sorulan bu soruya verilen yanıtı nedense Milli Savunma Bakanlığı'nın resmi bültenine bile koymadılar.
Medyanın konuşan kafaları ve YouTuber’lar ciddiye almadı ama Türk iş dünyasının en ağır isimlerinden biri fazlasıyla ciddiye aldı.
Ülker Grubu'nun en ağırlıklı ismi Murat Ülker.
Geçen Çarşamba akşamı Türkiye-Çekya maçında tribündeydi. Üzerindeki milli takım forması ile yazdı ve dün LinkedIn paylaşım platformundaki sayfasına yazdığı haftalık yazısını bu konuya ayırdı.
Yazısının başlığı da şuydu:
“üçüncü dünya savaşı çıkarsa Türkiye ne olur?”
Murat Ülker düşünmüş ve hazırladığı “Ne oluruz bilançosunun” girişine şu cümleyi yazmış:
“Bu sorunun cevabını verebilmek için önce 1. ve 2. Dünya savaşlarında” ne olmuş ona bakalım.
Birinci Dünya Savaşı Türkiye’nin, Kurtuluş Savaşı’ndan önce girdiği son büyük savaştı.
Bakın ne olmuş?
(*) “Osmanlı birkaç yıl önce Balkan Savaşı’yla kaybettiği “anavatanını” geri almak ümidiyle Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın yanına geçti. Halbuki asırlarca onlarla aynı topraklardaki emelleri için karşı karşıya çarpışmışlardı.”
(*) “Bu çok kirli bir savaştı. Savaşta tarafların kurmayları satranç hamleleri benzeri türlü manevralar yaptılar. Mesele Alman kurmaylar, vahim coğrafi şartlara rağmen sırf düşmanın dikkatini dağıtmak için Sarıkamış’ta düşmanla (Ruslarla) bile karşılaşmadan koca bir Osmanlı ordusunu yok etmişlerdi.”
(*) “Osmanlı bütün Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’i kaybetti; Rus işgali gerçekleşti. Britanya ve Fransa’nın Çanakkale çıkartması da benzer bir hamleydi. Fransız ve İngiliz donanmalarının ağır yenilgisine ilaveten on binlerce Anzak ve Hint askeri de öldü. Karşılığında bizse gelecek nesil diyebileceğimiz lise talebesi gençlerimizi bile feda ettik.”
(*) Çanakkale’de destan yazdık…Ama en büyük kaybı verdiğimiz bu zaferimizden sonra Mondros Ateşkes Antlaşması imzaladık, galipler tek kurşun atmadan İstanbul’u işgal etti.
(*) Osmanlı’nın Mısır’a yönelik Kanal Seferi Osmanlı’ya pahalıya mal oldu, bütün Arap Yarımadası’nı ve Filistin ile Suriye’yi kaybettik. Bir başka örnek; Bugünkü Polonya toprakları içinde Türk şehitlikleri var çünkü Osmanlı, Almanya’ya yardım için oralara (Galiçya cephesi) asker göndermişti.
(*) “Osmanlı, ağır bir yenilgiye uğradı sadece malını mülkünü değil genç neslini de kaybetti. Batı Karadeniz ve İç Anadolu hariç toprakları tamamen işgal edildi.
(*) Savaşla birlikte Osmanlı, Rus, Avusturya-Macaristan ve Almanya imparatorlukları son buldu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun içinden, Mısır, Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Suriye ve Lübnan adlı devletler çıktı.
Netice olarak bu savaştan tamamen batmış bir avuç mendile dönmüş bir Osmanlı enkazı ile çıktık.
Bizi bu enkazdan İstanbul ve Anadolu’yu efsane bir Kurtuluş Savaşı ile işgalci güçlerden kurtaran Mustafa Kemal ve arkadaşları çıkardı.
Bu Cumhuriyet işte böyle bir enkaz üzerine kuruldu.
Murat Ülker’in çıkardığı Birinci Dünya Savaşı bilançosu bu.
Ya İkinci Dünya Savaşı?
Türkiye belki o savaşa daha hazırlıklı durdumdaydı.
Ama İsmet İnönü’nün olağanüstü vizyonu ve dış politikası sayesinde o savaşa girmedik.
İkinci Dünya Savaşının dünyaya maliyeti ortada.
Bizse bir vatandaşımızın burnu kanamadan, bir kasabamız bile bombalanmadan çıktık o hengameden ve Cumhuriyet yolumuza devam ettik.
Gelelim baştaki soruya…
üçüncü dünya savaşı çıkarsa Türkiye nerede durur?
Pladis ve Ülker Grubu'nun patronu Murat Ülker bu soruya şu cevabı veriyor:
“Bunu sizin hayal gücünüze bırakıyorum…”
Bir de şunu söylüyor:
“Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı'ndan en büyük kazancı savaşa girmemesidir…”
Çok açık ve net bir cevap değil mi…
Benim anlamadığım şu.
Biz niye durup dururken üçüncü dünya savaşı’ndan bahsedip, ordumuzun ağzından "Biz savaşa hazırız”mesajları veriyoruz?
Rusya Ukrayna savaşı yüzünden mi üçüncü dünya savaşı çıkacak ve biz de mecburen katılacağız?
Yoksa İsrail-Gazze savaşı yüzünden mi savaşa gereceğiz?
Durup dururken niye “Lübnan’ın arkasındayız” mesajı veriyoruz?
Lübnan devlet olarak İsrail’le savaşta değil.
Lübnan içinde yuvalanmış İran destekli Hizbullah İsrail’e roket atıyor.
Bunun neyini destekliyoruz?
Dışişleri Bakanımız her gün her ülkeyi uyarıyor:
“Gazze savaşı konusunda taraf olmayın…”
Doğru bir mesaj…
İyi de biz niye taraf oluyoruz?
Yani İsrail yarın Hizbullah’ın roket atışlarınrı önlemek için Lübnan’a girerse biz ne yapacağız?
Putin’le Kuzey Kore’nin çılgın diktatörü arasındaki gibi bir anlaşma mı var bizim de Hizbullah’la?
Filistin halkının haklı mücadelesine destek verelim. Ateşkes çağrılarına destek verelim.
Netanyahu hükümetini kınayalım. Bu yolda uluslararası topluma seslenelim.
Ama Lübnan’ın, daha doğrusu Hizbullah’ın arkasında durmak ne oluyor Allahaşkına…
Üstelik aynı gün “Biz kardeşimiz Esed’le yine ailecek görüşebiliriz”mesajı veriliyor.
Çok da doğru yapılıyor.
Yürekten destekliyorum.
Ama Suriye ile tarihi bir hatayı düzeltmeye çalışırken, Türkiye’yi bunun aynısı bir Lübnan macerasına sürüklemenin manası nedir…
Murat Ülker ‘Hayal gücünüzü kullanın’ diyor.
Öyleyse biz de biraz hayal gücümüzü kullanalım ve şu sorunun cevabını verelim:
“Tamam liderlik kadromuz ve ordumuz üçüncü dünya savaşına hazır.
Peki ya millet?
Millet hazır mı…
Millet şu sıralar bir başka büyük savaş veriyor.
Enflasyona, hayat pahalılılığına karşı yaşam savaşı bu…
Acaba Hizbullah’a, Hamas’a destek vereceğimize, enflasyonu düşürerek, gelir düzeyini artırarak milletin arkasında durmak ve bütün gücümüzü ona sarfetmek daha vatanseverce bir yaklaşım olmaz mı…
Yoksa “hazır olduğumuz” üçüncü dünya savaşına aç bir milletle girmek zorunda kalırız.
Bilelim ki, öyle bir savaş sadece kendi toprağımıza, kendi vatanımıza saldırıldığında verilir.
Kurtuluş Savaşımızı aç bir milletle kazandıysak işte bu şuur sayesindedir…
Liderlerimiz savaş istediği için değil…