1991 yılında bendeniz Hazine’de (o zamanlar Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktı) müsteşar yardımcısıydım. Türkiye, bugünkü gibi ekonomik sorunlarla boğuşuyordu. Büyüme yüzde 1 (bugün yüzde 5,7), enflasyon yüzde 65 (bugün yüzde 75), bütçe açığı yüzde 5 (bu yıl yüzde 6 dolayında bekleniyor), işsizlik oranı yüzde 8,2 (bugün yüzde 8,5), dış borç toplamı 54 milyar dolardı (bugün 500 milyar dolar.) Cari açık yoktu (bugün yüzde 2,8.) Şimdi karşılaştırdığımda 1991 yılının koşullarının büyüme dışında bugünkünden çok daha iyi olduğunu görebiliyorum. Ekonomi dışı alanlarda ise bugünkü durumumuzla karşılaştırılamayacak kadar iyi durumdaydık. Ama ben o zamanki durumu da beğenmiyor, Türkiye’nin çok daha iyi göstergelere sahip olmaya layık olduğunu düşünüyordum. Sonunda Türkiye İçin Bir Ekonomik İstikrar Programı Önerisi adı altında bir rapor hazırlayıp zamanın Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli’ye sundum.
Aşağıda bu raporun sonuç bölümü yer alıyor. Okuduğunuzda otuz yıldan uzun sürede ekonomide hiçbir şeyin değişmediğini, hatta daha da bozulduğunu ve yazılanların bugün de geçerli olduğunu göreceksiniz. Raporun sonuç bölümü şöyle:
“Yeni klasik iktisatçıların ortaya koyduğu çok önemli bir gerçek vardır; enflasyon sorunu, para ve maliye politikaları aracılığıyla geçici ayarlamalar yapmakla çözümlenemez. Siyasal iktidarın, devlet giderlerini karşılama şekli, kamuoyunun siyasal iktidara güven duyacağı tarzda değiştirilmek zorundadır. Bir başka deyişle ekonomik istikrar politikasının başarısı siyasal iktidarın kredibilitesiyle yakından ilgilidir. Her şeyden önce kamuoyu, kamu kesimi finansman açıklarının para basarak karşılanmadığını, Merkez Bankasının siyasal iktidardan bağımsız olduğunu görmelidir. İkinci önemli konu, alınan önlemlerin devamlılığının sağlanmasıyla, ya da daha açık bir ifadeyle bu tür sorunların ileride yeniden ortaya çıkmayacağına olan inancın yerleştirilmesiyle ilgilidir. Bunun da yolu bütçe açıklarının düşürülmesindeki devamlılıktan geçmektedir.
Türkiye’nin 1980’ler boyunca gerçekleştirdiği yapısal değişimlere karşın 1994 yılı başında tekrar aynı noktaya gelmesinin nedenleri ekonomik olmaktan çok siyasal nedenlerdir. 1993 yılı boyunca, Hazinenin Merkez Bankasından kullandığı kısa vadeli avansın yüzde 130’dan fazla artmış olmasının, iktidara gelirken en çok bu noktayı eleştirmiş bulunan bir liderin dönemine denk gelmesi, sorunun siyasal bir sorun olduğunun en önemli göstergesi olarak kabul edilebilir.
Yaptığımız bütün açıklama ve değerlendirmeler, Türkiye'de gerek kurumsal düzenlemelerin ve gerekse ekonomi politikasının siyasal kararlılık olmaksızın yürütülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Vardığımız en acı sonuç budur. Genelde, bu konulardan bazıları tümüyle teknik çalışmalarla ve son noktaya kadar siyasal iktidarın bilgisine gerek göstermeksizin çözülebilecek konular olduğu halde, Türkiye'de, başlangıçtan itibaren siyasal karara gereksinim gösterir bir şekle dönüşmüştür. Çünkü teknik konuların çoğu siyaset malzemesi haline getirilmiş, uzlaşma zeminleri yok edilmiştir. O nedenle, Türkiye'nin siyasal kadrolarının işi, gelişmiş ülkelerin siyasal kadrolarından çok daha zordur. Zira o siyasal kadrolar, kendi siyaset yetkilerini kısıtlayacak önlemleri kendileri almak; yasama organını, hükümete hesap vermekten çıkarıp tam tersine hesap soran bir organ konumuna getirmek zorundadırlar.”
Not: Aynı raporu, bu kez Hazine Müsteşarı iken, bazı ilâve ve değişikliklerle 1997 yılında zamanın Başbakanına da verdim.
In 1991, I was the deputy undersecretary at the Treasury (at that time it was an undersecretariat affiliated with the Prime Ministry). Türkiye was struggling with economic problems like today. Growth is 1 percent (today 5.7 percent), inflation is 65 percent (today 75 percent), budget deficit is 5 percent (expected to be around 6 percent this year), unemployment rate is 8.2 percent (today 8.5 percent), total foreign debt It was 54 billion dollars (500 billion dollars today.) There was no current account deficit (2.8 percent today.) When I compare it now, I can see that the conditions of 1991 were much better than today, except for growth. In non-economic areas, we were in a better situation than our current situation. But I did not like the situation at that time and thought that Turkey deserved to have much better indicators. Finally, I prepared a report called "An Economic Stabilization Program Proposal for Turkey" and presented it to Ekrem Pakdemirli, the Deputy Prime Minister responsible for the Economy at the time.
Below is the conclusion of this report. When you read it, you will see that nothing has changed in the economy in more than thirty years, in fact it has deteriorated even more, and what is written is still valid today. The conclusion of the report is as follows:
“There is a very important truth revealed by the new classical economists; The inflation problem cannot be solved by making temporary adjustments through monetary and fiscal policies. The way the political power covers state expenses must be changed in a way that the public will trust the political power. In other words, the success of the economic stability policy is closely related to the credibility of the political power. First of all, the public must see that public sector financing deficits are not met by printing money and that the Central Bank is independent from the political power. The second important issue is related to ensuring the continuity of the measures taken, or more clearly, establishing the belief that such problems will not arise again in the future. The way to achieve this is through continuity in reducing budget deficits.
The reasons why Turkey came to the same point again at the beginning of 1994, despite the structural changes it made throughout the 1980s, are political rather than economic reasons. The fact that the short-term advances used by the Treasury from the Central Bank increased by more than 130 percent throughout 1993, coinciding with the term of a leader who criticized this point the most when coming to power, can be considered as the most important indicator that the problem is a political one.
All the explanations and evaluations we have made reveal that both institutional regulations and economic policy in Turkey cannot be carried out without political determination. This is the saddest conclusion we have reached. Although some of these issues are generally issues that can be resolved entirely through technical studies and without requiring the knowledge of the political power up to the last point, in Turkey, they have turned into a form that requires political decisions from the very beginning. Because most technical issues have been turned into political material and the grounds for compromise have been destroyed. Therefore, the job of Turkey's political staff is much more difficult than the political staff of developed countries. Because those political cadres have to take measures themselves to restrict their own political powers; "They have to turn the legislative body from being accountable to the government into a body that holds people to account."
Note: I gave the same report, with some additions and changes, to the then Prime Minister in 1997, when I was Undersecretary of the Treasury.