Para yok diye emekliye yeterli zam yapılmadı. Resmi enflasyonu dikkate alarak söylemiyorum; çünkü resmi enflasyon gerçek değil. (TÜİK, mahkeme kararlarına rağmen ısrarla şeffaflığı seçmiyor)
Para yok diye buğday ve arpa alım fiyatlarına da zam yapılmadı (Yüzde 100 enflasyonda yüzde 10 fiyat artışına zam denilmez)
Ama Hazine garantili müteahhitlerin köprü ve otoyollarına bir yılda yüzde 180 zam yaptılar.
***
Dünya Gazetesi’nin düzenlediği İklim Zirvesi’nde Mehmet Şimşek “Karbon ayak izinin vergilendirilmesi gerekir” dedi.
Bence haklı.
Hatta çok konutu olan ve değerli konutu olandan da artan oranlı vergi alınması gerekir dedi.
Bence haklı.
Başka başka vergiler de gündemimize geliyor.
Bence haklı.
Bakın Ak Parti’nin en başarılı olduğu şey vergi toplamaktır. 22 yıllık iktidarlarında sadece 3 yıl hedefledikleri verginin altında kaldılar. 19 yıl hep hedefin üzerinde vergi topladılar.
AK Parti’nin bütçe disiplini hiçbir zaman giderleri kısmak olmadı. Onlar bütçe disiplini dediklerinde sürekli yeni vergilerle veya vergi zamları ile gelirleri artırmak olduğunu hiç unutmayın.
Şimdi de bütçe disiplini diyorlar.
Hazine ve Maliye Bakanlığı yılın ilk 4 aylık bütçe verilerini açıklamıştı. Yılın ilk dört ayında TÜİK enflasyonu %67,6
Ama bütçe gelirlerindeki artış %110
-Gelir vergisi artışı %123
-Dahilde alınan KDV artışı %197
-ÖTV artışı %102
-İthalattan alınan vergi artışı %86
Şimdi soralım kendimize. Enflasyon %67,6 ama gelir artışı %110. Böyle bir durumda kimin aklına daha fazla gelir artışı gelir.
***
Ama yazının girişindeki konularla bağlayalım. Kimin aklına devlet gelirlerini yüzde 110 artırırken çiftçiye sadece yüzde 10 zam verir diye gelir?
Evet, olayın diğer yüzüne dönelim. Devlet gelirlerini artırınca devlet hizmetlerinin kalitesi mi artıyor?
İşin en ama en acı tarafı burası. Türkiye’de devletin vergi artışı vatandaşa devlet baskısı olarak dönüyor.
İki anımı anlatarak konuya örnek vereyim: Bir cenaze dönüşü polis köprü ayağında durdurup alkol kontrolünde “üfle” dedi. “Sayın polisim meyhaneden değil, cenazeden geliyorum; halimden de belli” dediğimde “üfle lan” ikazını aldım.
İkincisi de yine bir başka yol kesme hikayesi: Şehirlerarası yoldan eve varmak üzereyken yolum kesildi ve “in arabadan, kaldır ellerini”emrini aldım. Gece bekçileri görev yaptıklarını göstermek istiyorlarmış ve yolları kesmişlerdi.
Kısacası siz vergi verirsiniz ve devlet yolunuzu keser.
***
Soralım kendimize… Vergiler arttıkça sağlık sistemi mi düzeldi. (düzelmeyi bırakın batıyoruz)
Vergiler artınca eğitimin kalitesi mi düzeldi. (düzelmeyi bırakın çöküyoruz)
Vergiler artınca güvenliğimiz mi arttı. (sokaklar çetelerden geçilmiyor)
Vergiler artınca hukuk-*adalet mi geldi. (zindanlar masumlarla dolu, sokaklar katillerle)
Vergiler artınca ne oldu biliyor musunuz? Devlet büyüdükçe, daha çok vergi topladıkça yolsuzluk arttı, rüşvet arttı, israf arttı…
Şimdi Mehmet Şimşek’e sormak isterim: Siz kimin için vergileri artırmak istiyorsunuz?
***
Konuyu şöyle bağlayalım.
Erdoğan haklı… Neden mi? Ülkeyi bu hale kendisi getirdi… Özellikle Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği 2014 sonrası bozulma hızla artarak bugünlere geldik.
Peki, Erdoğan’ın oyu değişti mi? (AK Parti’nin sormuyorum, Erdoğan’ın oyunu soruyorum)
2014-2023 tüm seçimlerde Erdoğan ya yüzde 52 ya da yüzde 51 aldı. Erdoğan’ın seçmen kitlesi adeta “Reis biz yolunda ölürüz; ne fındığa para vermemen, ne çaya vermemen, ne buğdaya-arpaya para vermemen ne de emekliye para vermemen hiç mesele değil” demiş oldu.
Onların haklarını savunan bizleri de zaten hain-mandacı vs ilan etmişlerdi.
Son söz: Ey Ak Parti seçmeni sizi Reis’iniz ile baş başa bırakıyorum. İyi muhabbetler.