Avrupa’nın ABD’den farklı ama tamamen bağımsız olmayan savunma ve güvenlik arayışı yeni değildir. Daha sonra ölüme terk edilen Batı Avrupa Birliği bunun en somut örneğidir. (Tam üyeliğin AB üyeliğine bağlandığı anlaşma için ortak üye olma konusunda Londra’da müzakereleri yürüttüm. Sonunda C.Başkanı Demirel ortak üyeliği kabul etmemişti.)
Ama en önemli gelişme Fransa C.Başkanı de Gaulle’ün 1966 yılında Nato’yu Paris’den çıkarması ile yaşandı. De Gaulle Amerika’ya güvenmiyordu. Bu, zamanın ABD Başkanı Johnson’u çok kızdırdı ve Amerikan halkından Paris’e gitmemeleri, Fransız şampanyası içmemeleri ve Fransız parfümü kullanmamaları tavsiyesinde bulundu. Amerikalılar buna genelde uydu. (Amerika’da şarap üretimi bu tarihlerde hız kazandı.)
Avrupa Birliği içinde Avrupa’ya has bir savunma politikası fikri birlik içinde çeşitli çalışmalara yol açtı. Amerikalılar, Nato’ya paralel bir savunma politikasından, Nato’yu zayıflatacağı endişesi ile hoşlanmamışlardır. Amerika’nın Avrupa’dan şikayeti Avrupalı Nato’luların savunma için yeterli bütçeyi ayırmamaları oldu. Geçmişte bütçeyi daha çok sosyal alana harcayan Avrupalı Nato üyelerine ABD’nin eleştirilerinde bir ölçüde haklılık payı vardı.
2016 yılında Nato Genel Sekreteri, AB Komisyon Başkanı, AB Konsey Başkanı NATO-AB stratejik ortaklığı deklarasyonunu imzaladılar.
Avrupa’nın kendine has savunma politikası olması fikrini hep Fransa savunmuş; ABD’ye bağımlı İngiltere ise fren rolünü benimsemiştir.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron 2017 yılında Avrupa Müdahale İnisyatifi’nden bahsetti. Hedef ABD’nin müdahale etmediği yerlerde Avrupa’nın devreye girmesiydi.
Ama Avrupa’daki son arayışlar Trump’ın Nato karşıtı beyanları ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra arttı. Trump’ın Putin’i bir NATO üyesine saldırmasını teşvik yolundaki küstah beyanatı ile zirveye ulaştı.
Macron da 2019 yılında Nato’nun beyin ölümünde olduğunu beyanla birçok lideri şaşırtmıştı. Bunu belki de Nato’yu canlandırmak için söylemiş olabilir. Canlandırma işini Ukrayna’ya saldıran Putin yaptı!
Macron’un Avrupa’nın Ukrayna’ya asker gönderme ihtimali yolundaki beyanlarına bazı NATO’lu ülkeler karşı çıktı. Putin nükleer silah kullanabileceğini söylediğine göre Macron’un beyanı yadırganmamalı.
Ancak, Macron’un kısa bir süre önce geçenlerde Nisan ayında Sorbonne üniversitesindeki konuşmasında Avrupa harekete geçmezse hem AB hem Avrupa ölebilir ifadesi, her ne kadar Avrupa Parlamento seçimleri için yapıldığı söylense de önemlidir. Zaten Avrupa ülkeleri Ukrayna savaşı dolayısıyla Ukrayna’ya askeri ve ekonomik yardımı arttırdı ve savunma bütçesini yükseltti. Ancak, Macron’un beyanatından bunun yeterli görülmediği anlaşılıyor. Fransa Cumhurbaşkanı’nın bu sert ifadelerini Avrupa halklarını uyandırma amaçlı olarak düşünmek gerekir.
Macron, ABD-Çin rekabeti yüzünden kuralların değiştiğini ve Avrupa kıtasının ölümcül bir durumla karşılaşabileceğini söyledi. (Bazı Avrupa ülkelerinin ABD’nin Çin politikasından endişe duydukları biliniyor.) Kısacası Macron AB’nin her alanda harekete geçmesini amaçlıyor.
Macron belki de Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore arasında artan işbirliğinin tehlikesine de işaret etmek istedi. İkinci Dünya Harbi öncesi “mihver” oluşumunu hatırlatmış olabilir.
Avrupalı Nato üyeleri daima bir ikilemle karşılaşmışlardır; Nato’ya paralel bir savunma örgütü ABD’yi Avrupa savunmasından uzaklaştırabilir ve bu da çatışma durumunda NATO’nun meşhur güvenlik maddesi olan 5’inci maddeyi işlevsiz bırakabilir. Macron, AB’nin de daha gayret etmesini istiyor; ekonomi, ticaret ve savunma…
Bu nedenle, Avrupalı Nato ülkeleri için silah sanayiinde entegrasyona gitmek ve zaman zaman aralarında askeri manevra yaparak uyum mekanizmasını daha ileri götürmek, Amerika’daki içe dönme eğilimleri de dikkate alınırsa, şimdilik akla gelen “en zararsız” yol gibi görünüyor bana. Ancak, Trump’ın yeniden Başkan seçilmesi halinde yeni arayışlar ortaya çıkabilir.
Rusya’yı Avrupa’nın güvenlik sorununun dışında tutmak kolay değil. Ukrayna-Rusya harbinin bitişinden sonra, duruma göre, Rusya ile sağlam ve geniş kapsamlı bir güvenlik antlaşması ve derin bir güven arttırıcı önlemler gerekebilir.