Yerel seçim sonuçlarının AK Parti üzerinden okunmasını, partinin iç muhasebesini hızla tamamlamasını ve köklü değişimin gerçekleşmesini isteyenler, karşı mahalledeki hareketliliği bilerek veya bilmeyerek ıskalıyorlar sanki. Hatta AK Parti içinde, olması gerekeni de aşan hesaplaşma beklentisi yaratıp, iç mimariyi sarsacak sınırlara kadar savrulanlara da rastlanıyor. Bunların hangisinin bireysel saikle, hangisinin kendi aklına âşık olarak, hangisinin kurumsal ve gelecek adına konuştuğunun iyi etüt edilmesi gerekiyor.
Biz, asıl konumuza dönecek olursak...
Seçmenin verdiği mesajın CHP etrafında şu an için bir enerji biriktirdiği muhakkak. Ama bu enerjinin nasıl kullanılacağı hususu, -görünen o ki- klâsik CHP yönetimine bırakılmayacak ölçüde ciddi galiba!
Madalyonun her iki yüzüne de bakarsak... Hakikaten ilginç tablolar karşımıza çıkıyor!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Kemal Kılıçdaroğlu kalibresinde bile görmediği CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i muhatap alması farklı yorumlara tâbi tutuluyor, hatta kimi kaygıları beraberinde getiriyor. AK Parti zemininde Özel'e randevu verilmesinin, ona ekstra siyasi değer katacağını, Cumhurbaşkanı'na sunacağı dosya üzerinden gündem belirleyeceğini yani görece avantaj kazanacağını düşünenlerin sayısı az değil!
Kaderin garip cilvesine bakın ki... Mevcut CHP yönetiminde bulunanlar yanında, dışarıdan CHP'ye ayar çekmeye çalışanlar arasında, Erdoğan-Özel görüşmesinin bir tuzak olduğunu savunanlar ise azımsanmayacak sayıda. (Bkz. "Sarayla müzakere değil mücadele edilir" diyen Kılıçdaroğlu) Erdoğan'ın, Özel'eyapay güç yüklemesi yapacağını, Ekrem İmamoğlu-Mansur Yavaş cephesinde gedik açacağını, Özel'in ise yeni pozisyontanımlamasına gireceğini iddia edenler de bu kanaatlerini ciddi ciddi dile getirmekteler!
Yetmedi...
CHP'nin yakın zamanda tamamlanan Yerel Yönetimler Çalıştayı'ndan sadece "popülist içerikli" öneriler çıktığına dikkati çeken, süreç ve gelecek öngörüsünün zayıf kaldığını dile getirenlerin hatırı sayılır oranda olduğu da bir gerçek. Özel'in deyişiyle CHP'ye açılan kredi niteliğindeki oylar söz konusu. Tecrübeli CHP'li siyasetçilere göre, bu emanet oyların konsolide edilmesi ve 2028 sonrasına taşınması için eş-dost kayırmacılığından, israf ve popülizmden uzak durulması gerekiyor. CHP'li belediyelerin sadece sosyal destek politikaları veya yardım reçeteleri ile ayakta kalamayacağını, sağlam yerel bütçeler oluşturup, 5 yıl boyunca yönetim başarısı göstermesinin zaruri olduğunu anlatanların sesi bugünkü uğultuda duyulmuyor!
Demem o ki...
CHP'nin mi yoksa sosyolojinin mi değiştiği, tepkiselliğin mi neticeye etki ettiği yoksa seçmen davranışında yapısal kırılma mı yaşandığı sorusu zamanın eşsiz sınaması ve hakemliği ile cevaplanabilecek. Mühim olan komplekse kapılmadan ileriye bakmak. Ama aynı zamanda hiçbir şey olmamış gibi davranıldığı izlenimine prim vermemek.
Ve nihayet, ekonomide alınacak kararların, terörle mücadelede atılacak ileri adımların CHP ve ortaklarınca nasıl karşılanacağının, siyasetteki yeni safları ve oyun kurgusunu belirleyeceği de asla gözden uzak tutulmalı!
NOT 1: Her 27 Nisan gününün, 27 Nisan 2007 hafızasını canlandırması şayet zorunlu değilse bile unutulmasına engel olmadığını da kayda geçirmek gerek...
NOT 2: Bugünkü İYİ Parti Olağanüstü Kongresi'nin, siyasetinmerkezini hedefleyen aktörlerin rol dağılımı yanında, 2023'ten miras ittifakların güncellenmesi veya siyasi erime sürecinin hızlanması bakımından ihmal edilmeyecek sonuçları olacağınıda bir kenara yazmakta fayda var.