Genel Seçimden Yerel Seçime HÜDA PAR: HÜDA PAR 2.0 mı?

2024 yerel seçimlerinde ortaya çıkan tablo birçoğumuza sürpriz oldu. 2023 genel seçimlerinde kazanacağına dair seçmene büyük vaatler ve umutlar sunan ve neticesinde yenilen CHP, yenilenen yönetim kadrosu ile girdiği yerel seçimlerden zaferle çıktı. Kurulduğundan beri seçim yenilgisi yaşamayan AK Parti ise 2024 yerel seçimlerinin kaybedeni oldu. Seçim sonuçları yalnızca AK Parti’nin değil Gelecek, DEVA, Saadet ve İYİ Parti’nin de şapkayı önlerinde koyup düşünmeleri gerektiğini gösteriyor.

Bu seçimlerde dindar-muhafazakâr blok içerisinde umduğunu bulan yegâne parti Yeniden Refah oldu. Onunla birlikte, beklediği “büyük sıçrama”yı yapamayan HÜDA PAR da oylarını bir miktar artırdı. Bu süreçte, Serkan Ramanlı ve Muhammed Ata Yüksel gibi adayların HÜDA PAR tarz-ı siyasetine “aykırı” yürüttükleri seçim kampanyaları da kamuoyunun dikkatini çekti.

Yeterliliği tartışmaya açık bir değişim ve dönüşüm içinde olan 12 yıllık parti, 2024 yerel seçimlerine müstakil girerek bir bakıma bu değişimin tabandaki karşılığını görme/test etme fırsatı yakaladı. Mevzubahis değişim ve dönüşüme önayak olan gelişmeleri ve olası sonuçlarını iyi analiz etmek, HÜDA PAR’ın ilerleyen süreçte özelde Kürt siyasetinde, genelde ise Türkiye siyasetinde yaratabileceği etki alanının sınırlarını somutlaştırmamıza yardımcı olacaktır. Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: “Ne oldu da rijit bir dindar-muhafazakâr aksta siyaset yürüten HÜDA PAR, Asrın Tok’un oy istediği bir partiye dönüştü?”

AK Parti-MHP blokunun bir bileşeni olmadan önce bölgesel bir parti hüviyetinde olan HÜDA PAR (ki seçim sonuçları hâlâ öyle olduğunu gösteriyor), ittifak sayesinde hem Türkler hem de Kürtler nezdinde bir rebranding (yeniden markalaşma/kendini yeniden sunma) fırsatı elde etti. Parti, 2023 Mayıs seçimleri sath-ı mailinde sık sık Hizbullah üzerinden eleştirildi, yer yer DEM Parti’nin de maruz kaldığı ırkçı pratiklerle karşı karşıya kaldı. Fakat tüm bunlara rağmen AK Parti listelerinden aday gösterdiği dört vekilini Meclis’e göndermeyi başardı.

HÜDA PAR, genel seçimlerden sonra da tartışmaların konusu olmaya devam etti. Partinin toplumsal cinsiyet politikası, Kürt siyasal hareketiyle ilişkilenme biçimi ve çoğunluğu kümenin dışında bırakan katı dindarlık anlayışı eleştirilerin odağı oldu. Bu eleştiriler devam ederken HÜDA PAR’ın ulusal ve yerel siyasetteki iki önemli gelişmeye dair aldığı pozisyon, “HÜDA PAR 2.0 mı geliyor?” sorusunu akıllara getirdi.

Gazze Meselesi ve Seçmeli Anadil Dersleri

Bunlardan ilki İsrail’in Gazze’de giriştiği katliamdı. Filistin davasının Türkiye siyasetinde temsilcisi rolünü üstlenen AK Parti’nin dindar-muhafazakâr tabanı ikna edemeyen yetersiz performansı ya da Cuma Çiçek’in deyimiyle “normatif güç kaybı”1, Yeniden Refah gibi HÜDA PAR’ın da Filistin halkının haklarının savunulması meselesinde kilit aktörlerden biri olmasını sağladı. Parti, organize ettiği Filistin’e destek mitingleri aracılığıyla ülkenin batısındaki dindar-muhafazakâr kitle ile bir bağ kurabildi. Hatta seçim döneminde yer yer dindar-muhafazakâr sınırlarını zorlayarak, farklı kimliklere sahip seçmenlere ulaşmayı denedi. Bunun neticesinde Ankara-Yenimahalle’de Alevi bir aday gösterdiler.

Bir diğer gündem ise seçmeli anadil dersleri etrafında gelişen tartışmalar idi. Kürt siyasetindeki hegemonik aktör DEM Parti’nin seçmeli anadil meselesine yeterince eğilmemesi ve bu konuda “ya hep ya hiç” siyasetini benimsemesi, bu alanda HÜDA PAR’ın aktörleşmesinin önünü açtı. Bu dönemde, Serkan Ramanlı öncülüğünde yürütülen kampanyalar partinin Kürt illerinde dikkatleri üzerine çekmesini sağladı.

Denilebilir ki Gazze meselesi Türkiye genelinde, seçmeli anadil meselesi ise Kürtler özelinde HÜDA PAR’a bir rebranding fırsatı sundu. Fakat bu süreçte sadece bahsi geçen gelişmelerin etkili olmadığını akılda tutmak önemli. Zira hükümetin ittifak sonrası HÜDA PAR’a açtığı siyasal kredi de bu süreçte kritik bir rol oynuyor. Hükümet ile kavgalı olan bir HÜDA PAR’ın, bu imkânlara sahip olamayacağını da belirtmemiz lazım.

Burada HÜDA PAR gençliğine ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bir üst nesline göre şiddetle ilişkisi sınırlı olan gençler özellikle sosyal medyada mobilize olarak partinin rebranding sürecinde aktif sorumluluk alıyor. HÜDA PAR’lı gençler, arka planda bazen Mikail Aslan bazen de Gazapizm’in çaldığı sosyal medya içerikleriyle toplumun farklı kesimlerinde yer alan akranlarına ulaşmaya ve onları da parti bünyesine katmaya çalışıyor.

Online dünyada durum bu iken, sahada Serkan Ramanlı ve Muhammed Ata Yüksel gibi adayların yürüttüğü seçim kampanyası dikkat çekti. Süreç boyunca benimsedikleri iletişim stratejisinin temel amacı toplumda HÜDA PAR’a dair kökleşmiş olan negatif algıyı kırmaya yönelikti. Parti elitlerinin DEM’e yönelik gerçekleştirdikleri sert eleştirilerin aksine, Ramanlı kampanya boyunca diyalog-temelli ve uzlaşmacı bir dil tutturdu. Muhammed Ata Yüksel ise “HÜDA PAR bir Alevi Partisi’dir” diyerek Dersim’de partinin tabanını farklı inanç gruplarını kapsayacak şekilde esnetmeye çalıştı. Her iki aday da “aykırı” bir kampanya dilini tercih etti. Organize edilen seçmeli anadil etkinlikleri, giyilen Kürdi kıyafetler, Kürtçe tiyatro oyunlarını yasaklayan kararlara verilen tepkiler, HÜDA PAR’ın kitleselleşmek için uyguladığı seçim stratejisinin önemli bir parçasıydı. Neticede Ramanlı Batman’da 29.698, Yüksel Dersim’de 33 oy alırken; HÜDA PAR’ın ülke genelindeki oy sayısı 300 binin üzerinde oldu.

Her ne kadar HÜDA PAR toplumdaki mevcut algıyı aşmak için yeni stratejiler geliştirmeye çalışsa da dört sebepten ötürü, bu değişim ve dönüşümün “HÜDA PAR 2.0” demek için yeterli olmadığını söyleyebiliriz.

Dört Sebep

İlk olarak, parti 90’lı yıllarda yaşananların ciddi bir muhasebesini yapmış ve toplumsal hafızayı onarıcı politikalar geliştirmiş değil. Her ne kadar parti temsilcileri Hizbullah ile ilişkilendirilmelerine sert bir şekilde karşı çıksa da sokaktaki genel görüş bunun aksi istikametinde. 90’lar gerçeğine dokunmadan yürütülen bir siyaset tarzının o dönemin karanlığı ile halen daha boğuşan Kürtlerde bir karşılık görmesi mümkün değil. Burada Süleyman Soylu tarafından yapılan açıklamaların Kürtler nezdindeki menfi HÜDA PAR tasavvurunu nasıl pekiştirdiğini uzun uzun izah etmek zaman kaybı olacaktır. HÜDA PAR’ın her şeyden önce bu gerçeklikle yüzleşmesi gerekiyor. 

İkincisi, partinin katı dindar-muhafazakâr kimliği farklı grupları kümenin dışında bırakmaya devam ediyor. Parti, hem gençler hem de kadınlar için bir cazibe merkezi olmaktan çok uzak. HÜDA PAR, sekülerleşmenin Türkiye ortalamasının üzerinde seyrettiği Kürt illerindeki gençlere hitap edebilecek bir siyaset dili geliştirebilmiş değil. Ayrıca, seküler-milliyetçi Türk gençlerin de oy verebileceği partiler arasında olmadığı bir gerçek. Mesele, dindar-muhafazakâr gençlere hitap etmek olduğunda ise HÜDA PAR ile paralel bir zeminde siyaset yapan Yeniden Refah’ın seçmen tarafından daha çok benimsendiği görülüyor.

Parti, ülkedeki seçmenin yüzde 50’sini oluşturan kadınlara yönelik politikasını da güncelleyebilmiş değil. HÜDA PAR, tıpkı gençlere olduğu gibi, seküler ya da daha Ortodoks bir din anlayışını benimseyen kadınlara da kendini anlatmakta zorlanıyor. Parti, her ne kadar cinsiyet eşitliği meselesinde kendisine getirilen eleştirileri reddetse de partideki cinsiyet temelli hiyerarşi, fotoğraflardan ya da maksadını aşan şakalardanokunabiliyor. Kadın adaylar henüz seçim fotoğraflarında adayların olması gerektiği yerde, yani kadrajın ortasında kendine yer bulabilmiş değil.

Üçüncüsü, HÜDA PAR’ın kurulduğu günden beri hükümete sık sık destek vermesi ve DEM Parti’nin karşısında konumlanması yerel siyasette umduğu karşılığı bulamamasına neden oluyor. Bölgede süregiden şiddet, sadece silahlı alanda değil sivil alanda da bir cephe siyasetinin ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Bu cephe siyasetinde HÜDA PAR, karşı cephede siper alan, Kürtlerle rekabete tutuşan bir parti olarak görülüyor. Başka bir deyişle, Kürtler henüz HÜDA PAR’dan her yönüyle hükümetten müstakil bir siyaset görebilmiş değil. 

Dördüncüsü ve sonuncusu, partinin İslami kimliği Kürdi kimliğinin üzerinde ciddi bir üstünlük kuruyor. HÜDA PAR, etnik sınırlara takılı kalan ve ağırlıkla Kürtlerden oy alabilen bir parti. Hal böyle iken, tarz-ı siyasetinde Kürdi meselelerin İslami meselelerin gölgesinde kalması, parti ile Kürt toplumundaki özgül kitleler arasında var olan boşluğu derinleştiriyor. Newroz gibi en fragmante Kürt topluluklarını bile birleştirebilen bir ortak kültüre yabancı kalan bir HÜDA PAR’ın, Kürtler için vaatlerine kulak verilen bir partiye dönüşmesi pek de olası değil.

Bütün bunlara bakıldığında şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz: Artık HÜDA PAR 1.0 yok. Partinin siyasetinde bir değişimin olduğu açık. Fakat, parti 2.0’a ulaşabilmiş de değil. Kendini yenilemeyen ve geçmişin ve anın sosyo-politik gerçekliğine cevap üretemeyen bir HÜDA PAR’ın ne bölge siyasetinde ne de Türkiye siyasetinde ciddi bir aktör olması mümkün görünmüyor. Hatta, dört sebepten ötürü partinin etki alanını kaybetmesi de ihtimaller dahilinde.

Birincisi, Gazze üzerinden AK Parti ile yaşanan fikir ayrılığının derinleşmesi partinin kendisine açılan siyasal manevra alanını kaybetmesi manasına gelebilir. İkincisi, bölgede oylarını artıran HÜDA PAR’ın DEM Parti tabanından değil AK Parti tabanından oy kopardığı görülüyor. Merkezi iktidarın, Yektan Türkyılmaz’ın deyimiyle “kendisinden eksilterek”2 büyüyen bir parti ile ittifak biçimini kendisine kazandıracak şekilde dönüştürmesi de olasılıklar arasında. Üçüncü olarak, Yeniden Refah “bölgede artık ben de varım” diyor. Özellikle, HÜDA PAR’ın DEM Parti ile kavgalı olması, bölgedeki seçmenlerin kavgasız bir siyaset yürüten Yeniden Refah’a yönelmesinin önünü açabilir. Son olarak, DEM Parti’nin dengeleyici unsur olarak dindar Kürt aktörlere alan açması da HÜDA PAR’ın etki alanını sınırlandırabilir. 

Özetle, HÜDA PAR her ne kadar bir rebranding sürecinde olsa da HÜDA PAR 2.0’ı yakalayabilmiş değil. Partinin benimsediği siyaset tarzı bunu mümkün kılmayacak şekilde dar bir tabanda karşılık bulabiliyor. Mevcut durum, Elif Şafak’ın tahayyülündeki HÜDA PAR’dan daha farklı bir HÜDA PAR’a işaret ediyor: Partinin, yakın dönemde herhangi bir Kürt şehrini kalesi yapabilecek bir siyasi söyleme ve kitlesel genişliğe kavuşması pek mümkün görünmüyor.

NOTLAR

Cuma Çiçek (2024). Seçim Sonrası: Riskler, Fırsatlar ve Potansiyeller. Birikim: https://birikimdergisi.com/haftalik/11719/secim-sonrasi-riskler-firsatlar-ve-potansiyeller 

Yektan Türkyılmaz (2024). 31 Mart Yerel Seçimi ve DEM Parti. Yeni Arayış: https://yeniarayis.com/yektanturkyilmaz/31martsecimi-demparti/